23 Nisan

23 Nisan’ı sadece çocuklara ithaf edilmiş bir bayram olarak kutlamıyoruz artık! 23 Nisan aynı zamanda Dünya Kitap Günü de. İki anlamlı buluşma aynı günde!

çocuklarına koskoca bir bayram armağan etmiş bu ülkenin çocuklarının durumuna bakalım mı kısaca? özellikle bu ülkenin yaşıtlarına göre daha az olanağı ve şansı olan çocuklarına? Bir parantez açalım mı onlar için?

Açalım açalım.

Evet, küçücük ve kimilerine göre nahoş bir parantez olsa da, başta taş attıkları için cezaevlerine gönderdiğimiz, onları yaşarken suç denizinde boğduğumuz gençlerimize de seslenmek istiyorum o parantezin içinden. Onlara umutlarını kaybetmemelerini, bir gün bu ülkede cins, din, dil, etnik köken ayrımı olmadan insanların yan yana durmaktan gocunmayacağı şiddetsiz bir Türkiye’yi hayal etmenin hayallerin en güzeli olduğunu söylemek istiyorum. Bir gün Türkiye’de geçmişle şimdi arasındaki düşmanlığın, “en haklı benim-en mağdur benim-en hakkı çalınan benim-ben en önemliyim” çıkarsamalarının zamanla eriyip havaya karışacağını, buluşabilmek için sadece ama sadece insan olmanın yeteceği bir düzleme er ya da geç çıkacağımızı dile getirmek istiyorum. Evet sadece insan olmanın, insani değerlerle yeryüzünü anlamanın, yaşadığımız dünyaya, sahip çıkabilmenin en önemli erdem olduğunu bir gün, bir gün mutlaka anlayabileceğimizi söylemek istiyorum onlara. Cezaevinden çıktıktan sonra çoğunun lösemi tedavisi gördüğü bu gençlere umut telkin etmek istiyorum, evet!

O parantezin içinden işçi çocuklara, günde on saat çalışan o çocuklara, çocuklukları hızla tüketilmiş o çocuklara da seslenmek istiyorum. Onlara demek istiyorum ki: Merak etmeyin çocuklar. Türkiye değişiyor. Bu değişimin fırtınasına tutulmuş durumdayız ama 5-10 yıl içersinde taşlar daha yerine oturacak. Karın doyurmayı karşınıza bir emek hırsızı olarak çıkaran bu düzen, bir gün sadece dizi filmlerdeki şatafatlı finallerin albenisiyle değil, bizzat yaşamın gücüyle sizlerden özür dileyecek ve sizden çalınmış olanı, çocukluğunuzu size iade edecek. Bilen biliyor, büyük şirketlere reyting aldıramasanız da asıl survivor sizlersiniz!

Sonra o parantezin içinden engelli çocuklara seslenmek istiyorum. En büyük engel insanların düşüncelerindedir demek. Sizin öyle olmadığınızı biliyorum demek istiyorum onlara. Sizin Türkiye’ye değil, asıl Türkiye’nin size, sizdeki o yaşama gücüne, o ışığa ihtiyacı var.

Ve çocuk gelinler… Ve tecavüze uğrayan çocuklar. Ve hayatı erkenden elinden çalınanlar. Size bu çalınanları kim geri verecek bilmiyorum. Ama bunların bir daha yaşanmaması için adımlar atılabilir, atılacaktır da.

Ne bileyim bugün umutlarımı taze tutmak istiyorum ve parantezimi şimdilik kapatıyorum.

Gelelim bütün çocuklara: Engelleri dayatan, üreten, çoğaltan, kurallaştıran kimi “büyüyememiş” büyükleri (zor da olsa) hoşgörmelerini istiyorum onlardan. O büyükleri anlamalarını ve büyüyünce onlar gibi olmamalarını rica ediyorum. Nefretin ve egonun kölesi olmamalarını. Yaşamın taraf tutmakla tutmamak arasında kısır bir seçime indirgenemeyecek denli renkli ve çoksesli bir mucize olduğunu fark edebilmelerini. Bunu fark ettirecek kimse çıkmamışsa karşılarına bir kitabın, hiç değilse onun rehberliğine başvurmaktan korkmamalarını. Kitabın, sanatın gücünün dünyadaki en alçakgönüllü ama en dirençli güç olduğunu, insanı insan kıldığını kavrayabilmelerini. Onlara aydınlıktan korkmamalarını söylemek istiyorum. Yaşamdan, yaşamaktan, yaşantıdan korkmamalarını. Aksi taktirde bunlardan korkanların, kendi olamayanların ve bir sürü bahanenin ardına sığınanların ağlak, şikayet ve sitem dolu sözlerini dinlemekten başka çare bulamayacaklardır!

çareniz bol olsun çocuklar! Bütün bayramlar sizin olsun. Dahası her gününüz bayram gibi geçsin.