Ahlak bekçiliği

Hayatta canımı sıkan şeylerden biridir ahlak bekçiliği. Birileri çıkar ve ‘ama‘ diye başlayan kendi görüşlerinin içinde sıkışıp kalmış habis yumruları nadide inciler gibi ortaya saçar. Bunu yaparken de bir alışveriş listesinden bahseder gibi toplumdan, toplum kurallarından, örf ve âdetlerden bahseder, otomatik pilota bağlanmış bir biçimde arka arkaya sıralar hepsini. Elbette bu kurallar çoğunlukla bir erkeğin, erkek egemen bir toplumun devamı ve dolayısıyla kendi meşruiyetini kollamak için bol keseden salladığı laflardır.

Bu arada onlardan iyisi, demokratı, hoşgörülüsü yoktur. Onlar neler neler görmüş, ne badireler atlatmış, ne kadar yaşamın çemberinden geçmiş de bana mısın dememiş, kimseden korkusu olmayan muazzam zatlar ve büyük bir olasılıkla altını çizerek vurguladıkları biçimde iyi aile babalarıdır.

***

Bu prototip, etrafımızda o kadar yaygın ki bir yerden sonra artık şaşırmıyorum. Sadece bu tip insanların zaman zaman bir korku filmi kahramanı, zaman zaman Mel Brooks filmindeki komik karakterler gibi ortalığı geren laflarına bakmak ihtiyacı duyuyorum. Onların geçip giden yıllar içerisinde her daim aynı nakaratı tekrarlayarak ortada boy göstermelerine, kendilerine biçtikleri yaşam fedaisi, ulu bilge hallerine ‘yine mi aynı terane’ demekten kendimi alamıyorum.

Evet, bu prototip çok yaygın ve onları besleyen de belli: Birer otorite olarak kabul edilip ciddiye alınmak. Bir önceki Defne Joy Foster yazımda yaşamı ciddiye almak nedir soruma bu biçimde de yanıt vermiş olayım. Yaşamı ciddiye almakla kendini otorite sananları ciddiye almak arasında dağlar kadar fark vardır. İlkinde özgürsünüzdür, diğerinde tutsağın önde gideni!

İlkinde yaşamı ciddiye almanın ne olduğunu fark edersiniz. Mizah da bunun içindedir, kahkaha da, dalga geçebilmek de. İkincisinde ise kölesinizdir.

***

Ne zaman bir ahlak bekçisi karşınıza çıksa, çizdiği ahlak tanımına değil ahlaksızlık tanımına bakın derim. Bu rotayı takip ederek bekçiliğin sınırlarını da genişletelim isterseniz. Sistem ve düzen yanlısı bekçilere, Murtazalara, kraldan çok kralcılara, hatta bir zahmet dünyadaki diktatörlere bakın. Sistemsizlikten, düzensizlikten ne anladıklarına. Ama dikkatlice bakın. Bir biçimde kendi içlerindeki karanlığı tarif ediyor olduklarını anlayacaksınız.

***

Ciddiye alınması gereken diğer bir husus ise bu yazıyı okuduğunuz şu dakikalar içerisinde bile, Türkiye’de, iffetsizlik, ahlaksızlık ve namussuzluk suçlamalarıyla kaç kız çocuğunun ve kadının ağbisi, kocası, babası, komşusu, hatta annesi, belki de tanımadığı biri tarafından bir biçimde tacize (sözlü, cinsel vb.) uğradıklarıdır.