Aile İmamlığı

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı kadına karşı uygulanan şiddeti önlemek için ilginç bir çıkış yolu bulmuş. Bu hususta ilk başta imam, vaiz ve müezzinler eğitilecek, ardından kadına yönelik şiddete karşı mücadele başlayacakmış.

Bakanlık bu konuda çok ısrarcı. Bu elzem konuda bir proje başlatılmış durumda. Projenin adı Kadına Karşı Şiddetin önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması.

Bu konuda Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Sorumlu Devlet Başkanlığı arasında bir işbirliği anlaşması yapılacak.

Pilot illerse belli: Ankara, Tekirdağ, Karabük, Elazığ ve Amasya.

Mayıs ayında hayata geçecek bu projenin daha önce polislere uygulandığını ve çok başarılı sonuçlar alındığını belirtmiş Bakan Aliye Kavaf. Şimdi sıra din görevlilerindeymiş.

Kadına yönelik şiddetin kontrol altına alınması için din görevlilerine uygulanacak duyarlılık eğitimi bu işin olmazsa olmazıymış.

Birleşmiş Milletler destekli bir fonla hayata geçirilecek projede temel alınan şiddet ve esas olarak töre cinayetlerinin önüne geçilmesi.

Bu değerli bir çıkış noktası. Ancak kafamda uyanan soru işaretlerini de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diyanet’in bu projeyi gerçekleştirmede ilk etapta belirlediği kırk kişilik yetiştirici bir ekip olacakmış. Bu kişiler daha sonra İmam-Hatip, Kuran kursu öğrencilerine, imam ve müezzinlere kurs verecekmiş. Burada kafamı kurcalayan şu kırk kişilik ekip. Diyanet’in bu kırk kişiyi seçerken kriterleri neler olacak?

Bu kırk kişinin içinde kadın konuları ve özellikle töre cinayetleri üzerine çalışan akademisyenler, aktivistler var mı? Bu konularda bölgede önemli adımlar kaydeden farklı partilerin belediye başkanlarından, yerel yönetimlerden insanlara yer verilecek mi?

Feminizmi “evde kalmış çirkin kadınların takıntısı” diye görmeyen kaç kişi var aralarında?

İçlerinde “kadın dili”ni öne çıkaracak kadın bulunacak mı? Bu kırk kişinin hepsi de Sunni Müslüman mı olacak? Eğer öyleyse farklı mezhepler ve dinlerdeki kişilere nasıl ulaşılacak? Benzeri bir proje Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılacak mı?

Kaldı ki bu iş sadece “erkekler” üzerinden yapılarak çözüme ulaşılacak bir konu mudur?

Erkeğe, “kadına karşı şiddet uygulamayacaksın” derken şiddetin hangi esası üzerinde durulacak?

Yeri geldiğinde bağırmak da bir şiddettir, yok saymak, aldatmak da.

Maçoizm konusunda nasıl bir içerik sunulacak bu din “adamlarına”? Şiddete başvurmayın çünkü karşınızdaki güçsüz biri midir denilecek? Yoksa kul hakkı yemeyin mi denilecek? Bunlar söylenirken “erkekler”in üstünlüğüne mi vurgu yapılacak yoksa kadın-erkek eşitliğine mi? Bu söylemde kadının konumlandığı yer neresi olacak?

Anne?

Eş?

Damızlık?

Kutsallık abidesi?

Suyuna gidilebilir, idare edilebilir köle?

İnsan?

Ne?

Merakla bekliyorum. özellikle de içeriği.

Bir diğer konu: İstanbul kenti bizden habersiz gökdelenlerle dolup taşmaya başladı. Bu yeni bir şey değil.

Türkiye’de her zaman betonu sever yöneticiler. Bir de bize sorsalar ya betonu sever miyiz diye. Benzeri bir betonlaştırma durumu çırağan’da da söz konusu.

Bölgenin tek yeşil alanı yok edilmek üzere.

Tescilli tarihi çeşmesi ile bölgenin tek yeşil alanı olan Fıstıklı Meydanı, Vakıflar Müdürlüğü tarafından konut projesine çevrilmek üzere 11 Ocak 2011 tarihinde kat karşılığı ihaleye çıkartılıyormuş, haberiniz olsun.