Aslı Baş’a özür borcumuz

Evet evet, kesinlikle özür dilemek durumunda olduklarımız var. En başta gelenlerden biri de Aslı!

Aslı kim mi? Şiddetin yarattığı cendereden koruyamadığımız kadınlardan biri o. Ölümüne tanık olmaya devam ettiğimiz kadınlardan biri. Artık geri getirilemeyecek olanlardan.

2010 yılında bir otelde ölü bulunan bir kadın, Aslı. İntihara teşebbüs ettiği söyleniyor. Alkolik olduğu, intihara meyilli olduğu da.

Eldeki bulgursa bu savları desteklemiyor. ‘İntihar ettiği’ gece alkol alıp almadığı konusunda kafalar karışık, intihar eğilimli bir kişi olmadığı yönünde ise bilimsel bulgular mevcut. Dahası, atladığı balkondan yere düşme biçimine kadar bu işin intihar olmaması ihtimalinin yüksekliğine işaret eden bir sürü bilgi de mevcut. Hâl böyleyken ‘İntihara eğilimliydi, intihar etti’ ile es geçilen bir yaşam özeti Aslı.

Ne kadar kolay değil mi?

Zaten intihara eğilimliydi, alkol de alırdı. Bitti. Aslı’nın bitişi bu. Belki birçok kadının da.

Neden borçluyuz…

Şimdi burada Aslı gibi geride kocaman bir sessizlik ve bilinmezlik bırakan insanlara neden özür borçluyuz biliyor musunuz? Dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım. Hükümetin, Türkiye’de kadın cinayetlerinin durdurulduğuna ya da azaldığına dair sözleriyle eldeki veriler (veriler dediğime bakmayın bizzat yitirdiğimiz kadın yaşamları bunlar ve bu kadınlar o kadersizlik ağıyla, inanın kapı komşunuz kadar size yakın olabilirler) kocaman bir çelişki oluşturuyor.

Sahi, neden özür borçluyuz Aslı gibi kadınlara biliyor musunuz?

Bu konuda elimizdeki veriler yaşamlarını yitirmiş bu kadınların faillerinin yargılanmadığı, gereği gibi cezalandırılmadığı yönünde olduğu için. Bu veriler erkeklerin her gün kadınları öldürdüğü bir ülkede yaşadığımızı gösterdiği için. Buna yargı, devlet sistemi ve medyanın başta kullandıkları dille, ardından takındıkları yanlı tavırla bu kadınları bir kez daha öldürdüğünü kanıtladığı ve yeni kurbanları hedef tahtası hâline getirdiği için.

Neden mi özür?

‘Akıllı kadın dayak yemez’ biçiminde bir safsataya inandırıldığımız için. Bir kadının dayak yememek için aklını kullanmak durumunda kaldığı bir ülkede yaşamak yeterince utanç verici bir durum değil midir sizce?

Neden mi özür?

Türkiye’de cinayet işleyiş biçimlerinin değişmesine, silahların farklılaşmasına rağmen kadınların meşum kaderi konusunda değişen hiçbir şey olmadığı için.

Adalet bekliyoruz

Aslı Baş davasının 6. duruşması yarın Muğla’da görülecek. Savunma tanıklarınca çizilmeye çalışılan ‘depresif, intihara meyilli, alkol ve ilaç bağımlısı’ kişiliğin aksine ailesi ve yakın arkadaşları Aslı’yı ‘esprili, sevgi dolu, ilaç kullanmayı sevmeyen’ bir kişi olarak tanımlıyor. Böyle bir insanın kendisine ilgi gösterilmemesi nedeniyle birden koşmaya başlayarak, yüksekliği 1 metre, genişliği 90 cm. olan süs bitkisinin üstünden balıklama atlayarak intihar etmesi umulabilir mi? Kaybettirilmeye çalışılan deliller, maktulün bedenindeki izler, çelişkilerle dolu savunmalardan yansıyanlar, bilirkişi raporları bunun böyle olmadığını söylüyor.

Adaletin tecelli etmesini bekliyoruz. Bekliyoruz beklemesine de, adalet başka bir şey, bunu da biliyoruz. Belki sırf bu yüzden Aslı’ya gerçek bir özür borçluyuz.