Bakış

Soney.

Cümlenin öznesi.

Fiilse bakmak.

Cümlenin aslı ise şu: Soney geriye dönerek donuk donuk baktı.

Bir arabadaydı. Sevdalısı on saniye önce ağbisi tarafından öldürülmüştü.

Muhtemelen o da on saniye süren bir bakışla bakacaktı ağbisine. Donmuş bir halde.

On saniye nelere denk düşer hayatımızda? Pişmanlıkları çözebilir miyiz? Yeniden başlamaya karar verebilir miyiz? On saniyecik. En fazla bir pencere açabiliriz, bir kibrit ateşleyebiliriz, sigaradan bir duman çekebiliriz, bir şarkının girişini dinleyebilir ya da asırlar sürecek bir uykuya dalabiliriz.

Soney baktı.

O bakışın içinde geriye doğru saran bir şerit, filmlere yaraşan bir hız vardı. öyle çok uzun, şatafatlı dönüm noktaları olanı içermesi de gerekmezdi o bakışın.

Geriye döndü baktı. On saniye. Geriye döndüğü zaman ilk gördüğü neydi ki? Bir ağbi, bir katil, bir erkek, bir zavallı, bir öfke fukarası, korkulacak bir hayalet, herhangi biri, herhangi bir yüz, bir namlu? Kim? Bir, sıfır, son? Bu tanıdığı ağbisi midir? Kimi görür o bakışta Soney? çocukluğun baharı mı, soğuk kışlarını mı ağbisinin geceye saklanan, gecenin sakladığı yüzünde, ne?

Şaka yapıyorsun herhalde ağbi, pes! Böyle demek aklından geçebilir bir anda. Dünyanın bütün kurusıkıları dile gelebilir mi o zaman?

Hayır.

Bu ağbisinden gördüğü, işittiği en kötü fıkra olabilir. Bayat. Ağbisi gazetelerin cinayet sayfalarına konu olabilecek biçimde öldürmüştür Zekeriyasını. ölümü hiç böyle düşünmüş müdür Soney?

Bakar.

Geçmişe, geçmişin içine saklanan tabulara, çocukluğuna, sevdasına, hepsine ve hiçbirine inanmayarak bakar o zaman. Hayatında gördüğü en ucuz gerçeğe: Yaşamın sıradanlığına. O zaman bir şeyler söylemek geçer mi aklından? Geçse de ne diyebilir? Dese de neyi değiştirebilir? Neyi engelleyebilir? On saniye sürmüştür hepsi.

Bakar.

Biraz önce birlikte oturup yedikleri yemeğe, içtiklerine, ailenin sesine, düğünlere, dinlere, farklılıklara, yazgıya, umutlara.

Hangisi?

Töreydi, kendinin olmadığı bir kurgunun kahramanıydı Soney, kurgunun adı kendi adına yazılmış bir kadın yazgısıydı.

Soney geriye döndü ve gördü.

Kendi gibi ölen bir sürü kadını, sevdanın ağbiler, babalarca çizilen haritasını.

Soney geriye döndü, donuk donuk baktı.

Gördüğü kendi ölümüydü.

Ve ağbisi, namus bekçisi bütün ağbiler gibiydi. Hemen herkesi yapayalnız hissettiren bu donuk bakıştan öylesine ürktü, öylesine ürktü ki yapılabilecek tek şeyi yaptı: Soney’in başına bir el sıktı. Kısacık. Soney… Son.

Not: Bu yazıyı Soney’le Zekeriya’nın aşkına ve elbette silah bulundurma yaşını 18’e indirmeyi düşünen TBMM Silah Alt Komisyonu’na ithaf ediyorum.