Başa geldi akıbet

‘Sen beni yine et

Okullara emanet
(dilbilgisi kurallarına, noktalama işaretlerine dikkat et)’
Komet (Esas Mesele İdi Fiil, adlı kitabından)
***
Kıymetli ressamımız Komet’in yazdığı şiirleri renkli bir tuval aşkıyla okudum. Başa geldi akıbet şiirini ise bambaşka bir keyifle!
Geçenlerde bir başka arkadaşım anlattı (şu aralar arkadaşlarımın başına birbirine çok benzer, birbirine domino taşı etkisiyle bağlanabilecek ve belki de aynı sayılabilecek tuhaflıklar geliyor. Neden acaba?). Beşiktaş Meydanı’na, adı lazım değil bir partinin, güçlü sıfatını dolaya dolaya bayrakları sallandırmaya meylettiği sırada, ‘Yahu’ demiş arkadaşım ‘Hep aynı martavallar!’. Derken bir adam sandalyeleri mandalyeleri dizmeyi bırakıp ‘Ne diyorsun sen?’ diye ona çıkışmış. Arkadaşım da ‘Duydun ama yine de söyleyeyim: Hep aynı martavallar!’ demiş. Karşı taraftan gelen cevap ise çok yaratıcı olmuş: ‘Asıl siz hep aynı martavalları söylüyorsunuz!’ Bunun üzerine kafası atıp ‘Hırsızlar’ demiş arkadaşım. Ancak karşı taraftan yansıyacak aksisedasının da şu cümle olacağını tahmin etmiş: ‘Asıl hırsız sizsiniz.’ Ki yanılmadığı, saniyenin onda biri kadar kısa bir süre sonra ortaya çıkmış. Diyor ki işbirlikçi desem, bana işbirlikçi diyecekti, yalancı desem, sensin yalancı, milleti kandırıyorsunuz desem, asıl sizin gibiler, ayva reçeli desem ayva reçeli, rüzgar desem, sensin pis rüzgar.
Sözcükler ucuzlamayagörsün!
Herkes her sözcüğün ev sahibi oldu! Hallerimiz budur. Acıklı haller. Ah… Ancak belki bunun da bir hikmeti vardır…
Buna denk düşebilecek bir şeyler daha söyleyeyim. Can Yayınevi’nden çıkan Saliha Nilüfer tarafından dilimize aktarılan Enrique Vila Matas’ın ‘Kassel’de Mantık Aramak’ kitabında şöyle bir cümle var:
‘Şehir, bilinmeyen bir mantığın önünü açan bir mantıksızlığa davet ediyor bizi.’ Tam da burada bu ‘bilinmeyen mantık’ın ne olduğunu merak eder haldeyim. Dünyanın paslı çivileri tek tek kucağımıza düşerken, sözcüklerin hükmü hükümsüzlükle çevrilmişken, anlam dediğimiz her şeyin herkes tarafından her an yeniden üretilebilme cüretiyle meşru kılındığı bir cennet-cehennem temsilinde bunu ummaktan başka bir seçenek bulamıyorum. Kısaca ‘başa geldi akıbet, millet ister inan ister inanma budur çağın bize buyurduğu zillet’ diyenlerdenim.
İyisi mi Komet’in şiirinden bir parça daha mırıldanayım size:
Belli belirgin bir coşkuyla fırlasak
Fırlatılsak bile uzaya kerhen
İki şüphe ile bir kıssa
Bize çatar akıbet!
***
Umutsuz bitirmeyeyim yazımı: Haldun Bayrı’nın çevirisiyle ‘Çıkış Şu Taraftan’ başlığıyla Ken Robinson’la yapılmış 21. yüzyıldaki eğitime dair hoş bir röportaj var Medyascope’ta:

Mevcut eğitim sistemleri aşıldı. Çıkış ise şu taraftan!


19. yüzyıldan bu yana değişmeyen eğitim sisteminin artık değişmesi üzerine! Edebiyatın, sanatın insandaki müthiş etkileri üzerine. İnsanın, değişmez denilen kaderlerin değişebileceği üzerine.