28/08/2017
Akademisyen ve gazeteci Tayfun Atay’ın ‘Parti, Cemaat, Tarikat’ (Can Yayınevi) adlı kitabında bir bölüm var. Gezi olaylarına referans veren bu bölüm Şerif Mardin’in 1980’lerin sonunda söylediği şu sözleriyle açılıyor:
‘Hiç kimse Türkiye’de biri seküler, biri İslami, iki ulusun ortaya çıkma ihtimalini kesinkes reddedemez. Bu ikisinin şiddetli şekilde karşı karşıya gelme durumu şimdilik uzak görünüyor ama bu gelecekte gerçekleşebilir.’
Tam da bu noktada Atay, 2013’ün Mayıs ayının son gününde başlayan ve ülkenin hemen hemen bütün büyük şehirlerine yayılan Gezi’ye referans veriyor. Böylesi bir barışçıl eyleme karşı geliştirilen saldırgan tavrın beklenmedik bir kültürel çatışma kıvılcımının çakılmasına yol açtığını ve yaşam biçimlerini tehdit eder hale gelen politikaların yarattığı rahatsızlığın bu kıvılcımı genişlettiğini söylüyor. Mardin’in sözünü ettiği kutuplaşmanın ivmelendiği bu nokta, bugün geldiğimiz yerlerin de sanki küçük, mikro bir örneği gibi görünüyor.
Hemen hepimizce bilinen bir hususa da parmak basıyor Tayfun Atay. AKP’nin bugün geldiği yerleri, çıkış noktasından çok farklı olarak tanımlıyor; ilk etapta liberal demokrasi ilkelerine bağlı olan bu yolun, zamanla çok farklı bir zemine taşındığını ifade ediyor. 27 Nisan 2007 tarihindeki darbe girişiminin partiye sağladığı ‘kazancın’ da altını çizerek nasıl hızla ilerlediğini gözler önüne seriyor. Dahası 2013’te AKP İstanbul İl Başkanı’nın sözlerine de yer veriyor ve orada toplumun içerisindeki kutuplaşmanın nüvelerini bulabileceğimizi işaret ediyor. Bu sözlere baktığımız zaman bugün toplumun içerisinde gezinen ayrışmanın da tespitini yapmamız çok mümkün. ‘Paydaş olmama’ ve ‘inşa etme’ fillerinin temel teşkil ettiği, ‘ikinci dönem’ gibi bir hususun altının çizildiği bu konuşma, bizden ve bizden olmayanlar biçiminde de rahatlıkla okunabilir.
Tayfun Atay’ın buraya bağladığı paragrafını aynen aktarıyorum:
‘Buna bağlı olarak eğitim programlarında karşımıza çıkan bazı yeni yasalar, ya da kürtajdan alkol tüketimine, hatta öpüşme koklaşmaları mesele edecek kadar derine inen özel hayata ilişkin konulardaki yeni düzenlemelerin hepsinin bu inşa arzusuyla bağını kurmak yanlış olmaz.’
2000’ler Türkiye’sinin temel noktalarına isabetli bir çalışma olan kitap ülkemizin yakın tarihine ferah bir bakış açısıyla yazılmış. Anlattıkları pek ferah olmasa da… Hatırlıyor, anlıyor, tekrar hatırlıyor ve fark ediyorsunuz.
***
Yazar ve yayıncı arkadaşım Faruk Duman’ın çıkardığı bir gazete var: Öykü Gazetesi. Hayatın bir bütün olduğunu, çoğulluğun keyfini unutanlar için ideal bir serüven. Kaçırmayın.
***
İki haftalık kısa bir moladan sonra yeniden sizlerle buluşmak dileğiyle. İyi bayramlar.