Bir ülkenin kayıpları

Barışın toplumumuz için kaçınılmaz olduğu bu dönemde kadınlar, özellikle onlar soruyor:

‘Kadınlar barışın neresinde olacak?’, ‘Savaşta ana olanlar barışta kadın olabilecek mi?’ diye.

Kadın Yazarlar Derneği’nin çıkardığı F Dergi bahar sayısını ‘Nasıl Bir Barış İstiyoruz?’ sorusuna ayırmış. Bu soruya farklı kesimlerden kadınların verdiği çok güzel cevaplar var.

Örneğin Gülfer Akkaya:

‘Barış masalarına önce ve sadece erkekler oturuyor, antlaşmalar erkekler arasında yapılıyor, kâr-zarar hesabı erkeklerce belirleniyor, ekonomik kalemler erkekler lehine bölüştürülüyor, barış haritaları erkeklerce çiziliyor. Savaşın tarafı sadece erkeklermiş gibi!’ diyor.

Yıllarca kadınları, cinselliği olmayan, savaşan erkeklerin doğuranı, onları savaşa yollayanı, cenazesini karşılayanı olarak erkekliğin yüceltilmiş bir uzantısı olarak gören sisteme soruyor sorularını, bunun kasıtlı, politik bir tutum olduğunun altını çizerek. ‘Şimdi barış sürecine girdik aynı nakarat devam etmekte: Anaların gözyaşları dinecek diyorlar’ diye ekliyor. Peki ‘süreç diye adlandırdığımız bu akışta kadınları, savaşın ve savaşla katmerleşen erkek zulmünün elinden kim kurtaracak?’

Elzem sorular…

Gerçekten de bu süreçte kadınların rolü çok önemli. Sadece barış sürecinin erkeklerden geriye kalan bölümlerini anlamlandırmaya ya da adlandırmaya çalışmak için değil, bundan sonraki ‘gelecek’i kadınların lehine etkileyebilecek ve gerçekten barışı her anlamda inşa edebilecek kadın politikalarının hayata geçirilebilmesi için de.

Dergideki yazılardan derlediğim elzem birkaç soru kafamı kurcaladı. Sizlerle paylaşayım:

* Bu kirli savaş esnasında tutuklanmış kadınların durumu sahiden ne olacak?

* Bu süreçte kadınlara uygulanan cinsel şiddet, tecavüz ve bunlarla birlikte gelen işkencenin zaman aşımı, affı diye bir şeyden söz etmek ne kadar doğrudur?

* Silahını bırakıp gelmiş kadınların yaşamlarına, ailelerine, erkek egemen bir topluma ‘muhtaç’ bir biçimde devam etmemeleri için hangi ekonomik ve siyasi önlemler düşünülmekte?

* Göç etmiş olanların, zorunlu göçe maruz kalmışların geriye dönme arzusu sadece bir arzu olarak mı kalacak? Bunun hayata geçmesi için ne türde önlemler alınacak?

* Savaşta olduğu gibi barış sürecinde de cinsiyet rollerinin sürdürülmemesi için ne yapılacak? Kadının anne olduğu için savaşa karşı olduğu fikrinden öte bu milliyetçi-muhafazakâr yapıdan çıkması ‘umulan’ kadınlara yönelik hukuksal, yaşamsal ve politik yeni (ve sahici) cümleler neler olabilir vs?..

Kadınlar, kendileri olarak, biriktirdikleri deneyimlerle barışın her safhasında ve her zerresinde olmalı. Savaş, silah, şiddet, kadını yok sayma gibi ataerkilliğin temsil ettiklerini açığa çıkarmanın en önemli adımlarından biri bu.

Aksi takdirde barışa rağmen cinsiyet ve sınıflar arasında yeni kopukluklar ve yeni kayıplar kaçınılmaz olacak.