Cesurlar Bir Kere Ölür

Cumartesi günü Kazlıçeşme’ye düştü yolum. Metronun yavaşladığı son durakta inmek üzereyken yanımdaki çiftten kadın olanına sordum.
 
‘Miting meydanı yakın mı?’
 
‘Hemen durağın karşısında’ dedi kadın. Sonra endişeli bir yüz ifadesiyle ‘Mitinge mi geldiniz yoksa?’ diye sordu.
 
Kafamı salladım.
 
‘Allah sabırlar versin!’ dedi.
 
‘Niye öyle söylediniz?’ diye sordum.
 
‘AKP mitingine gelmediniz mi?’
 
‘Yok’ dedim. ‘O Yenikapı’da. Ben HDP mitingine geldim.’
 
Bunun üzerine kadının yanındaki takım elbiseli erkek söze karıştı.
 
‘Allah sabırlar versin!’
 
‘Siz ikiniz niye sürekli aynı şeyi söyleyip duruyorsunuz?’ diye sordum o zaman.
 
Cevap yok.
 
‘Doğu’ya gittiniz mi hiç?’ diye sordum bu kez çiftlerden kadın olanına.
 
‘Hayır’ dedi kendinden emin bir şekilde. ‘Gidemiyoruz ki… Erzurum’dan öteye gidemedim, gidemedik.’
 
‘Niye gidemiyorsunuz ki?’ diye sordum bu sefer.
 
‘İşte’ dedi kadın. ‘İşte, biliyorsunuz. Gidemiyoruz, korkuyoruz, endişeleniyoruz, ürküyoruz…’
 
Artık sıra bana gelmişti:
 
‘Allah iyiliğinizi versin!’
 
***
 
‘Hepimiz hayat boyunca farkındalığımız artsın diye çırpınıp duruyoruz. Oysa hayat dediğin muhteşem bir çarpışma. Korkmak, rahatsız olmak, huzursuzca uyanmak ve kayıplar yaşamak da realitenin bir parçası’ diyordu Harvey Keitel Ali Tufan Koç’a verdiği röportajda. Muhsin Akgün de çok güzel fotoğraflar çekmiş. Hayranlarından biri olarak Keitel’in sözlerini ben de çok bilgece buldum.
 
Paul Auster’ın senaryosunu yazdığı Smoke (Duman) filmindeki Keitel’i hatırladım sonra. O dükkanda dönen sıcak muhabbeti de. Hani neredeyse bizim topraklardaki sıcak muhabbeti hatırlatan buluşmalar, kesişmelerdi bunlar. Müşterilerin öykülerinin dükkan sahibi Keitel’la kesişmesi ne güzeldi. Yaşamın böyle olmasını özledim yine. Acısı ve tatlısıyla. Ama birbirinden de vazgeçmeden, değişimi kucaklayarak ve birbirini dinlemekten korkmayarak. Korkacaksak da korkmayı göze alarak…
 
***
 
Geçtiğimiz cuma HDP’li kadın milletvekili adaylarla yapılan basın toplantısında Ayşe Berktay’a ‘Sizce Türkiye’yi yakın gelecekte nasıl günler bekliyor?’ diye sordum. O da şöyle cevapladı beni:
 
‘Türkiye’yi ne olursa olsun çok heyecanlı, çok coşkulu günler bekliyor. Her zamankinden farklı, sıradan olmayan günler… Hem kadınlar olarak hem de herkes olarak kendine sahip çıkma ve bu yönde bir hareketlenme var. Gözle görülür hale gelmiş olan bir ortak akıl ve sağduyu var. Ben buna çok güveniyorum.’
 
***
 
Katie Peterson geçen yıl bir projeye başladı. Future Library (Geleceğin Kütüphanesi). Proje 100 yazarın 100 eserinin 100 yıl boyunca saklanması anlamına geliyor. Buna göre her yıl bir yazar bir eser tamamlayacak ve yazarların tamamladıkları bu eserler, söz konusu kütüphanede toplanacak. Bunları sadece 100 yıl sonrasının okurları okuyabilecek.
 
100 yıl sonra…
 
Bu seneki yazar Margaret Atwood. Umarım bizden de yazarlar bu projeye dahil olur ve 100 yıl sonrasının okurlarına günümüzden seslenirler. Hatta Anayasa Mahkemesi’nin aldığı şu garip karardan yola çıkarak imam nikahlı öyküler yazar, çocuk gelinlerden bahsederler. Ve 100 yıl sonra bu satırları okuyan okurlar ‘zor zamanlarmış ama bizimkiler atlatmayı başarmış, helal olsun!’ derler.
 
***
 
Diyarbakır’ın Bismil ilçesinden bir öğretmen arkadaşımız ilçe kütüphanesine yardım istiyor. Kitaplar okunmuş da olabilir. Adres: İstasyon Caddesi Dicle Plaza Kat:1 İş Bankası karşısı Bismil El-cezeri Halk Kütüphanesi Bismil/Diyarbakır. Mustafa Doğu (revedorsef21@gmail.com)