CIA’nin İşkence Raporu

‘Bir korku takvimi dolaşıyor aramızda, kıyamet sanki çok yakın ve yalanın alıcısı o kadar çok ki, herkes indiriyor malını erkenden pazara’ 
 
Melisa Gürpınar, Güzel Acılar Ülkesi  
 
***
 
CIA’nin 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında terör şüphelilerine uyguladığı işkenceler Amerikan Senatosu’nun İstihbarat Komitesi tarafından detaylı bir raporla belgelendi. Uygulanan sorgulama teknikleri insanlık açısından utanç verici olsa da çağımızı ele vermesi açısından çok önemli. Bizler kesinlikle bir istihbarat çağında yaşıyoruz. Ancak teslim etmek gerekiyor ki bu bir ‘yanlış istihbarat’ çağı! En azından yöntemi yanlış. Elde ettiğinizi sandığınız sonuçlar uzun vadede size bumerang gibi dönüyor.
 
Söyleneni yapmak
 
CIA Direktörü John Brennan, işkence raporunda uygulanan sorgu tekniklerini ‘El Kaide’yi yenilgiye uğratmak ve Amerikan topraklarında diğer birçok ölümlü saldırıları önlemek için CIA’nın küresel terörle mücadele çabalarının parçası’ olduğunu söylüyor. Söylüyor söylemesine de dünya üzerindeki canavarları tam da bu muazzam girişimleri sayesinde nasıl beslediklerine değinmiyor. Şiddetin şiddeti beslediğine defalarca tanık olmuş bu yaşlı dünyanın bu tür açıklamalara karnının tok olduğunu kuşkusuz o da biliyor; yine de kendisinden öncekilerin kurduğu cümleleri tekrarlamaktan kaçınmıyor. 
 
ABD belki şunu anlasa hepimiz rahat edeceğiz: Bugün bizlerin yaşadığı coğrafyada durmak bilmeyen kan, tam da bu nedenlerden, yani kaş yapayım derken göz çıkaran böylesi tavırlardan ötürü akmaya devam ediyor.  
 
Ya masumlar?
 
Dahası bu işkence yöntemini bizzat uygulamış olanlar hakkında ‘Onlar söyleneni yaptı’ deme rahatlığını da kendinde bulanlara şunu tekrar ifade etmek isterim ki ‘Onlar söyleneni yaptı’ cümlesi dünyadaki bütün işkencelere kılıf bulma yöntemidir. Ve kimseyi, hiçbir kurumu gerçek önünde aklama tılsımına sahip değildir. ‘Onlar emirlere uydu; onlar emir kuluydu vs. vs.’ Dünyadaki bütün katliamları bu cümlelerle geçiştirebilir ama hakikatin karşısında gol yemeye devam edersiniz. 
 
Bir diğer konu da şu elbette: Bu tür işkencelere maruz bırakılan sayısız masum insana şimdilerde ‘ay, pardon’ demenin dışında ne yapılacak? Bu süreçte kurunun yanında yanıp kül olan yaşların yakınlarına ne denilecek? Ölmemişlerse bile yaşadıkları psikolojik arbedenin bu insanların geleceğinde nasıl bir yara açtığı kimin umurunda olacak ve dahası bu yaranın  bedelini kim, nasıl ödeyecek? 
 
Brennan işkenceciler için ‘onlar, uluslarına hizmet kapsamında ne yapmaları gerektiğini söylenenleri yaptılar’ diyor ya insan yaşamının bu kadar ucuza indirgenmesi ve dünyadaki Müslümanların sürekli zanlı olarak algılanmaları konusunda söyleyeceklerini gerçekten merak ediyorum. Bu sorgulama tekniklerinin insan haklarına aykırı olduğu konusuna ise nedense hiç girmiyor Brennan. Yaşamın sadece ABD’ye karşı olanlar ve olmayanlar diye vasat bir denkleme indirgenemeyeceğini ise düşlerinde bile görmediğine eminim. 
 
Yine de kendisini günah keçisi ilan etmek istemem; her ne kadar onların uyguladığı bu teknikler zamanında Müslüman olan hemen herkesi birer günah keçisi olarak görme prensibinden beslenmiş olsa da… 
 
Bugün IŞİD’in varlığını bir şekilde bu insanlık dışı tavra borçlu olduğumuzu bir kez daha hatırlatalım ve diyelim ki:  ‘Bin Ladin’i sonunda öldürdünüz ama bin tane Bin Ladin yarattınız, çok sağolun, aman eksik olmayın.’ 
 
***
 
Sevgili dostum Enver Ercan, sosyal medya üzerinden bir proje başlattı: ‘Her Okula Şiir Kitaplığı’ kampanyası. Bu kampanya ile kendisine Kadir Has Üniversitesi ve Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği tarafından ‘Kurumsal Sosyal Sorumluluk Katkı Ödülü’ verildi. ‘Son yıllarda gelişen teknolojik gelişmeler pek çok şeyi daha işlevsel kılıyor; kitlelere daha rahat erişebiliyoruz. Bu nedenle, şiir kitaplığına gereksinim duyan okullara daha rahat ulaştık ve Türkiye’nin dört bir yanına kitaplar gönderdik’ diyen Enver böylelikle bizlere düşen görevleri bir kez daha hatırlatıyor. Kendisini kutluyorum.