Çocukları Kurtaramamak-2

Yani bu kadar mı
Bitti mi şimdi
Elimdeki her şey
Gitti mi şimdi
Sezen Aksu
 
Küçükçekmece’de, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin operasyonunda 18 yaşındaki bir genç kız öldürüldü.
 
Dünkü yazımda geçen, pastanede, tesadüfen karşımda oturan kadın, şunu derdi bu cümleye mutlaka: ‘Ee, ama o terörist!’
 
O zaman sorulacak soru da bellidir. 18 yaşında bir insan neden bu yolun yolcusudur?
Bugünkü yazımın konusu 21. yüzyılda herkes için adaleti savunabilmek…
 
***
 
Çark bir kez dönmeye görsün… İlerici olduğu savlanan neoliberal dünyanın en iyimser yaklaşımla ‘ne o?’ diye baktığı yitik insan öyküleri ve bu öykülerin düşünmekle unutmak arasında takip ettiği kısacık yolculuğun arasına sığışan ünlemler (ah ah gibi), dünyamızı giderek, her zamankinden daha çok ırkçı ve çekilmez kılıyor. Bir hafriyat kamyonunun vınnnn diye yanınızdan geçişi gibi bir dünya görüşü bu. Elbette işitebilen için.
 
Bu cümlelerin bir de gerici popülizm kanadında karşılık bulan anlamları var elbette. Onlar çok daha kıyıcı, öfkeli ve kendine benzemeyeni en baştan yok sayıcı. Irkçılığı ve ortaya saçtığı şiddetle kendini sürekli aklayan bu üslup, nereden bakarsak bakalım, nerede olursak olalım bir helikopter takatakıyla ensemizde boza pişiren bir kıvama sahip. Elbette işitebilen için.
 
İşitmeyen içinse dünya çok güzel. Dünkü yazımda bahsetmiştim, astrologların dediği de doğru çıkarsa ülkemiz 2020 yılında müthiş bir yere gelecek-miş. Derin televizyon programlarının derin analiz bölümlerinde ya da çok çok derin açık oturum programlarında ifade edildiği üzere 2020 yılını beklememize bile gerek yok. Oralardan aldığı esinle, insanın, yol ortalarındaki ihraç çiçeklerle bezeli çayır çimende yuvarlanası geliyor!
 
Biraz kafamızı tereddüde sevk eden evlilik programları içinse söyleyecek söz bile bulamıyorum. Devam demek geçiyor içimden, devam Türkiye!
 
Bir şey daha var elbette. Malum yaz kapıda: Tatil!
 
Bu noktada, yitik insan öykülerinin hikayesi, kredi kartına 6 ila 12 aya varan taksitlerle tatile çıkmak ve her şeyi unutmak biçiminde daha da hatırlanamaz hale gelebiliyor (kardeşim sen zaten her şeyi o dakka unutuyorsun bunun için tatili bahane etmene gerek yok diyen birisi yok mu? YOK; çünkü yeni dünyamızda paranın hızla dönmesi esas). Üstelik bu tatil reklamlarında yer alan insanların temsil ettiklerini hem düşünerek hem de, evet evet, hiç düşünmeyerek çıkılacak yolculuklarda bonus gibi seçenekler de mümkün… Hemen her şey yeter ki çok çok unutalım, yeter ki derin derin hayatı (sürekli unutmaya programlandığımız hayatı) içimize çekelim, ohhh, soluk alalım diye yahu! (Ben de nankör müyüm neyim!)
 
Şimdi diyeceksiniz ki hani bugünkü yazının konusu herkes için adaleti savunmaktı? Sen kalkmış tatillerden bahsediyorsun… Bütün bunlardan bahsetmemin nedeni, 21. yüzyılda hepimizi kuşatacak bir adalet arayışının, iki cepheden birini seçerek, yeni kurbanlar yaratma yolunu açmak değil, toplumsal tepkileri akılda tutup, yoksulluğu ve yoksunluğu düşünerek (tekrar tekrar düşünerek) yeni bir vicdan paydası oluşturabileceğimiz bir dünya görüşünü işaret etmek için. Eğer herkes için adalet istiyorsak ‘duymamız’ şart. Daha az unutmamız da, elbette. Ön koşullar bunlar. Kısacası, anahtar bir kez dönmeye görsün…
 
Aksi takdirde, uçurum büyümesini sürdürecek, yeni düşmanlıklar, yeni savrulmalar, yeni kayıplar, yeni çocuk ölümleri, karşılıklı yeni şiddetler, yeni umursamazlıklar ve yeni unutuşlar bu vurdumduymaz ve toz içindeki günlerin dünyasına damgasını vurmaya devam edecek.