Çözülemeyen Sırlar İçin

Gerçekle ilgili ama gerçek olmayan bir öyküdür bu.

Müge İplikçi-Ümran Kartal

1-Antalya

Akdeniz bölgesinde il. Yüksek ve engebeli alanlarda kışlar uzun, çok soğuk ve karlı; yazlar kısa ve sıcaktır. İlin doğal, beşeri ve ekonomik özelliklerini doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen en önemli etken yer şekilleridir. İl toprakları dağlık alanları ve kıyı şeridinin ovaları ve tepelikleri olmak üzere her bakımdan farklı iki bölgeye ayrılır. İl alanının dörtte üçünü kaplayan Batı Toroslar’ın birçok tepesi 2500-3000 metreyi aşar. Dağ sıraları arasında özellikle Teke yöresinde geniş platolar ve havzalar yer alır. Çoğunlukla kireçtaşlarından oluşmuş bu dağlar ve platolar alanında, kireçtaşlarının erimesiyle oluşmuş mağaralar, düdenler, suçıkanlar, dolinler, uvalalar ve polyeler gibi irili ufaklı karst şekilleri çok yaygındır. Bu çukurlar çok yağışlı dönemlerde dolar ve küçük göletler oluşturur. Buralardan yeraltına sızan sular akarsuları besler ve dağların eteğinde kaynaklar halinde yeryüzüne çıkar ve kıyıya kadar ulaşır.

* * *

1950’lerden başlayarak kenti içerilere, öteki yerleşim birimlerine bağlayan karayolları yapıldı; bataklıklar kurutularak  ticarete yönelik hammaddelerin büyük ölçüde yetiştirildiği  tarım alanları elde edildi; tarımsal sanayi kolları kuruldu; kentin ekonomik etki alanı genişledi ve turizm büyük önem kazandı. Kent, 60’lı yıllardan 90’lı yıllara gelindiğinde nüfus artışı bakımından Türkiye’nin sayılı illerinden biri haline gelmişti bile.

2-Keresan Kızkardeşler

(Uretsete ile Naotsete ya da Iyatiku ile Naitsiti) Eski bir mitolojik anlatıya göre bu kızkardeşler bu ve öteki dünya arasındaki aracılar olarak tanınır, her iki dünya arasında mekik dokurlar. Onlar ilahilerde ve ninnilerde de karşımıza çıkar. Dişi Hızır misali insanların kötü zamanlarında yardımlarına koşarlar. Kızılderililerin annesi olan Uretsete mısır tanrıçası olarak da bilinir. İkinci kızkardeş bir “yabancı”dır. Beyazların tanrıçasıdır. Hamilton A. Tyler onları savaş tanrılarının ya da canavar kıyıcılarının kadın kılığına girmiş tezahürleri olarak düşünürken Paula Gunn Allen’a göre  bu iki kızkardeş, güçleri üç büyük cadının büyücü hekimlik gücüne denk düşen tanrıçalardır. Allen’a göre onlar düşünüp ve hayal ederek her şeyi yaratan üstün bir yaratık olan Örümcek Kadın’ın biricik rehberleridir.

The Feminist Companion to Mythology , ed. Carolyne Larrington, Pandora Press,

1992, İngiltere, sf. 346.

3-HADEP

HADEP Merkez İlçe Başkanı Cevdet Çağlar, 11 Ocak 2000’de evin önünde olayı kınayan bir açıklama yaptı. Aile, “Bir haftadır neredeydiniz? Şimdi mi nutuk atıyorsunuz,” diyerek tepki gösterdi. Çağlar susmak zorunda kaldı. Anne Tahsisa: “Ben çoçuklarımı istiyorum, masumlarımı istiyorum,” diye bağırıyordu. Hayır, buna bağırmak denemezdi. Genç kadın boğuk boğuk, yaralı bir ceylan gibi inledi. Oymalı beyaz böşörtüsünden bir tutam kapkara saç yorgun alnına düştü.

4- Berivan ve Esra

Berivan : Sustu Berivan. Küçük bedeninin taşıyamayacağı bir işkence ve duyguydu yaşadıkları. Ufacıktı.

Sustu Berivan. Bir zamanlar güç timsali haline gelmiş adının zaman içersindeki  unutuluşuna içerleyerek, kadınların, küçücük kızların kadersizliğine sessizce baktı, kıpırtısız, öylece, durduğu yerden.

Berivan kadın şimdi sütleri sağar mı? Berivan kadın hiçbir şey yokmuş gibi o sütlerin sıcaklığını tutup göğsüne bastırır mı? Berivan kadın şimdi, arkasında eski, pıyrım pıyrım bir geçmişi unuttu diyelim; bu kendi adını taşıyan yavrunun cesedi üzerine kapanıp ağlamaz mı? İçi yanmaz mı, kor olmaz mı gözleri, ellerinin biri kestane saçlarında o bebeğin, bir diğeri kızkardeşininkinde, lanetler savurmaz mı?

Kimsecikler duymaz mı?

Dokuz yaşındaydı Berivan. Ondan geriye kalan -parçalanmış bir kafatası, yığılıp kalmış küçük bir “kadın” cesedi, bir de bacağında bir kıl kalmıştı, o anın karanlıklarından geriye kalan. Bir de adının güzel tınısı: Berivan, Berivan, Berivan.

Esra:  Henüz yedi yaşındaydı. İlkokula başlayalı daha birkaç ay olmuştu. Okuyup iyi bir meslek edinecek, Aklar ailesinin gurur kaynağı olacaktı.

Olmadı. Ailesi için yeni bir başlangıçtı, gelecek içinde bir yerlere tutunmaktı.

Olmadı. Tahsisa’nın duaları boşa çıktı. Çiçek fidanından koptu. Beyaz, küçük  tomurcuk. 

Olmadı.. Onun o masum masum bakan gözleri. Işıl ışıl parlayan saçları çamura bulandı, daha hiç yıpranmamış  ipek telleri bir çırpıda kirlendi.

Umut kalmadı, gelecek olmayacaktı.

Berivan kadın şimdi sütleri sağar mı? Bir eli küçük Berivan’da bir diğeri Esra’da gözlerinden yaşlar akmaz mı?

Kimsecikler duymaz mı?

5-Sırrı Kıl Çözecek

Nucleus içindeki kalıtım maddesine DNA denir. Kıl folikülünü oluşturan hücrelerde DNA vardır. DNA kodu adenine, cytosine, guanine, thymine adı verilen dört nükleotidden oluşur. Bu kod aminoasitlerin sırasını belirler. Şüpheli kişiden kan örneği alınır. Kanın  içindeki lökositler ayrılır. DNA ekstraksiyonu yapılır.  Aynı işlem kıl folikülüne de uygulanır. Kandaki DNA dizisi ile kıl folikülündeki aynıdır. Eğer şüpheli kişiden alınan kandakiyle cesedin üzerinde bulunan kıl folikülündeki DNA dizisi birbirini tutuyorsa suçlu o şüpheli kişidir.    

Antalya’da meydana gelen vahşetle ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Berivan ve Esra’nın öldürülmelerindeki sır perdesi yavaşa yavaş ortadan kalkıyor. Saldırganın kamyonetinin tekerleklerinden alınan çamur örnekleri kızların cesetlerinin bulunduğu yerdekilerle aynı çıktı. Ancak olayı Berivan’ın bacağında bulunan kıl aydınlatacak. Test sonuçları Ankara Kriminoloji Laboratuvarı yetkililerince açıklanacak.

Sırrı kıl çözecek, tamam. Ancak Berivan ve Esra’yı geri getiremeyecek. Onların korkularını silemeyecek.

Ödenmiş olan bedellerin sırrını çözecek, bu bedelleri moleküllerine bölebilecek bir bilim ve adalet var mı?

6-Göç

İlk kızları Berivan doğduktan sonra kısa bir süre sonra Batman’dan Antalya’ya göç etmeye karar verdi Aklar ailesi. Anne Tahsisa üç-beş altınını sattı, baba İsmail önceden gidip beş-altı ay iş aradı, aileye mesken ayarladı, Antalya’yı tanımaya çalıştı. Hısım akrabanın bir kısmının orada olması işleri kolaylaştıracaktı. Gene de kolay kolay iş bulamadı, günlük işlerle oradan oraya savrulup durdu. Tahsisa, küçük kızı Berivan’la Antalya’ya geldiğinde fakirliği zaten bilen ama bu kez başka bir toprakta rızkı için çabalayacak bir kadındı. Onca yıldır yaşadıkları topraklarından buralara yeni bir hayat için ve bu yeni hayatın davet edeceği umutların peşinden gelmişlerdi; bu hayat sayesinde yepyeni bir gelecek kurmayı düşlüyordu Tahsisa. İlla ki istiyordu. Sarılacak başka bir fidanı yoktu zaten. Kızı Esra’yı doğurduğunda bu fidanın çiçek verdiğini düşündü. Onu emzirirken dualar etti.

7- Tecavüz

Çocuklara yapılan cinsel taciz ve tecavüz, bir çocuğun yetişkin bir insan tarafından cinsel amaçlarla kullanılması anlamına gelir. İçeriği, mahrem yerlerini gösterme, erotik dokunuşlar, oral, anal ya da vajinal ilişki, çocuğa pornografik film seyrettirmek ya da filmin içinde yer almasını sağlamaktan ibarettir. Bir çocukla bir yetişkin arasındaki dolaylı ya da dolaysız herhangi bir  cinsel ilişki şekli, sadece yetişkinin ihtiyaçlarını karşılar, yaşı ve hayattaki konumu bağlamında böyle bir şeyi kendi rızası olmadan  yaşayan çocuk için inciticidir. Bütün anne-babalar birinin,  çocuklarını kullanma ve tecavüz etme olasılığıyla karşılaşabilirler. Araştırmalar dört çocuktan birinin cinsel taciz kurbanı olduğunu göstermektedir. Bu küçücük çocukların hemen hemen hepsi tanıdıkları ve güvendikleri biri tarafından (bir akraba, aile arkadaşı ya da bakıcı) cinsel tacize ve tecavüze uğrarlar. Çocuklar çabuk güvenen ve başkasının yardımına ihtiyacı olan kimseler oldukları için fiziksel şiddet kullanmaya pek gerek kalmaz. Çünkü onlar başkalarını eğlendirmeyi severler ve karşılığında o kişilerin sevgisini ve ilgisini kazanırlar. Çocuklara otoriteyi sorgulamamaları öğretilir, büyükler ne söylerse doğrudur. Saldırgan bunları çok iyi bilir, çocukların bu zayıf yanlarını kullanır. Cinsel taciz ve tecavüz çocuk üzerinde yapılan bir güç gösterisidir, ve çocuğun sağlıklı güvenilir ve normal bir ilişki yaşama hakkını elinden alır. Bu sadece tacize uğrayan ya da tecavüz edilen çocuğun ‘ailesinin sorunu’ değildir.

8- Televizyon:

Gündelik Hayat Haberleri

Kısa bir reklam arasından sonra içinizi parça parça edecek bir haber getiriyoruz ekranlarınızın başına. Lütfen bu sahneleri çocuklarınıza izletmeyin.

Her günkü gibi bir gündü. Sabah çaylarını içtiler. Annelerinin onlar için yaptığı ekmekli helvayı yediler. Mavi önlüklerinin üzerine yakalarını taktılar. Bir akşam öncesinden hazırladıkları çantalarına gene ekmek ve helvalarını koydular. Hayat Bilgisi için verilmiş olan ödevi (Berivan), Türkçe dersindeki okuma parçasını (Esra) hazırlamıştı. Elele tutuşup meşe ağaçlarının arasından okula yollandılar.

Okul yolu ıssızdı. Yanlarına yaklaşıp onları okula götürmek vaadi ile kandıran adamın sesi gibi. Issız, yılankavi yolda, o kamyonete bindi Berivan ve Esra. O ıssız, yılankavi yol, onların son yolu oldu.

Önce tecavüze uğradılar, gözyaşları bebek yanaklarından aktı, yalvardılar, hem Türkçe hem Kürtçe anne diye bağırdılar.

Anne.

En son gökyüzüne baktılar. Meşelerin cılız dalları arasından kesik kesik görünen, kesik kesik gördükleri ince bir tüle sarılmış bir sabahtı, o sabah. O sabah sıcak yataklarından kalkışlarının, yüzlerine su çırpışlarının, ekmek arası helva yiyip, çay içişlerinin, annelerine el sallayışlarının, dahası okula gidişlerinin son sabahı oldu.

Üstüste yığılıp kaldılar.

* * *

Üstüste yığılıp kalmış iki küçük cesetti. Etrafta jandarmalar, etrafta çığlıklar, ağıtlar. Küçük kızların çantalarındaki Hayat Bilgisi, Türkçe ders kitapları, ekmek arası helvaları.

Lütfen ama lütfen bu sahneleri çocuklarınıza izletmeyin.

Kısa bir reklam arasından sonra.

9- Keresan Kardeşler

Uretsete ve Naotsete Berivan kadının isyanını ve şikayetlerini duydular. Dosdoğru Antalya’ya uçtular. Teke yöresindeki geniş plato ve havzaları kuşbakışı seyrettiler. Küçük Berivan ve Esra’nın kadersizliği, Keresan kardeşlerin tüm güçlerine karşın, onları yeniden, bir kez daha bu cehennem dünyanın içersinde varedemezdi. Ancak yeni, gündelik başka bir düş sunabilirdi onlara.

Bu düşün içinde küçük Berivan ve inci gülüşlü Esra hiçbir şey yokmuş gibi okullarına giderler, Kürt oldukları için ezilmezler, üşümedikleri sınıflarda, iki kişi oturabildikleri sıralarda kendi yaşlarına yakışır bir mutlulukla gelecek için umut besleyebilirlerdi. Aynı düşün içinde kimseden korkmayacak ve yeniden sevebilirlerdi.

Öte yandan Uretsete ve Naotsete katilin aranan kanlı pantolonunu, kamyonetini ve hatta kendisini buldular. Okula giden iki küçük kız kılığına girdiler. Yanlarına yanaşan kamyonetten bir baş sarktı: ne o küçük kızlar okula mı gidiyorsunuz, diye sordu onlara. Evet, diye cevap verdiler. Gelin ben sizi götüreyim, dedi kamyonetteki baş. Kızlar, tamam, dediler. Bu kamyonetteki başın son yolculuğu oldu.

* * *

Hayır, hayır. Onu öldürmedi Keresan kardeşler. Adalete de teslim etmediler. Medyaya da haber vermediler. Kimseyi ödüllendirmeye niyetleri yoktu çünkü. Onu ve kamyonetini Antalya’nın en yüksek ve engebeli alanında kocaman bir kireçtaşı kayası haline dönüştürdüler. Rüzgarlar suratına çarpsın, yağmurlar yüzüne tükürsün diyerek.

Asla erimeyecek bir kireçtaşı kayası olarak, yüzyıllar boyunca öylece kalmakla cezalandırdılar Keresan kardeşler onu.