Değişim

“Badem G�zl� Ermeni �ocuk“ adlı �yk� kitabında gen� �yk�c� arkadaşımız �zg�r �z�nl�, “Hayatın i�inden bir kart �ektim. Karmaşık, g�r�lt�l� ve kirli d�nyanın bana sunduğu bir kart” diyor. Ve ekliyor: “Oysa her kartın aynı olduğunu yaşadık�a anlayacaktım.”

Bu duygu insanı rahatlatır mı bilemiyorum. Yaşananlar zaman zaman insanı nefessiz bırakacak noktaya geldiyse b�ylesi bir ger�eğin g�lgesine de sığınabilir insan. Hatta orada bir �m�r boyu yaşayabilir de. Ancak bir diğer yandan ‘yaşam sahiden bu mudur’ sorusu eşikte beklemektedir.

Se�enek yok mu?

Desteden ne �ekersek �ekelim her kartın aynı olması ger�eği… Se�enek gibi duran eşiklerin aslında bir ablukadan ibaret olması. Bunu son zamanlarda hisseden, yaşayan, dile getiren �ok tanıdığım var. Bindiğimiz geminin hep aynı parabol� takip ederek, yine o k�hne limana yanaşıyor olduğunu g�rmenin bezginliği i�erisindeler.

Haklılar.

Bu �lkenin kafasını kaldıramadığı yolsuzluk krizleri, hemen her şeyin bu uğurda meşru kılınması, kaide diyebileceğimiz ve yaşamlarımıza dayanak olabilecek �ok �nemli hususların kodeinli bir yaşam provasına d�n�şt�r�lmesi, yaşamla kurabileceğimiz bağı s�rekli zedeliyor. Elbette bu durum yaşamı bir antitez bi�iminde algılamak anlamına da geliyor. Bu bozdur bozdur harca kotasından yaşama yetemeyeceğimiz duygusu son derece ağır bir duygu. Bu, kendimizi yorgun, bitkin ve g��s�z hissetme duygusu. Kısacası �ok tanıdık, kemikleşmiş bir duygu. Ne yaparsak yapalım hi�bir şey değişmiyor, değişmeyecek duygusu.

Değişmesi gereken kim?

Oysa şunu da g�rebiliriz:

Desteden aynı kartın �ıkması destenin su�u değil, o desteyi kimin dağıttığı ile ilgili bir husus.

Ama daha da �nemlisi, o destenin karşısında otururken hep aynı duyguyla, hep benzer bir beklentiyle (bu sefer değişik bir kart �ıkacak beklentisiyle) masada oturuyor oluşumuz da bunda �ok etkili.

Oyunu devam ettiren bizim eylemsizliğimiz, kabullenişimiz. Yani, bu oyunun oyun gibi g�z�kmesine karşın aslında hayatlarımıza kasteden bir şiddet oyunu olduğunu bir t�rl� fark edemeyişimiz, fark etmek istemeyişimiz.

Ne yalan s�yleyeyim, burada değişmesi gereken bizleriz. O masadan kalkmamız elzem. Sonrası mı? Hele bi kalkalım da…