Demiryolu Hikayecileri – Bir Rüya

Bu bir öykü adı.

Oğuz Atay, bu ilginç öyküyü edebiyatımıza bırakıp aramızdan ayrıldığında takvimlerimiz 13 Aralık 1977 tarihini gösteriyordu.

Dikkatlice bakıldığında yazarın okur karşısında giderek büyüyen çaresizliğinin, anlattıklarının havaya karışmasının, varlığının karıştığı havanın giderek daha da ağırlaşmasının hazin öyküsüdür bu. öyküde üç yazar vardır. Bir de tren istasyonu şefi. Şef, iktidarlara soyunan bütün şefler gibi zamanla hemen her şeye ve elbette yazarlara da karışmaya başlar. Neyin yazılıp neyin yazılmayacağına, neyin nasıl yaşanacağına karar verme mekanizması haline gelir. Düşünceye, yaşama her şeye müdahale etme hakkını kendinde görmektedir istasyon şefi! Zamanla başarılı da olur ve bu yaptırım sadece yaşama değil, yazarlara da sirayet eder. Yaşamın dinamiği açısından, uzun vadede kesin bir yitiriştir bu. öyle ki son bölümde kahramanımızı yapayalnız buluruz. Tutunacak hiçbir şeyi kalmamıştır. Hatta istasyon şefi de gitmiştir, trenler ve elbette yolcular da. Yine de umudunu yitirmemiştir yazar. O kırık umuduyla, nereye, kime göndereceğini bilmediği bir mektup kaleme alır ve o meşhur cümleleri yazar. ‘Ben buradayım ey okur! Sen neredesin acaba?’

Bu öyküyü ne zaman okusam öyküdeki yazar kahramanın düştüğü çatlağı, temsili olarak ülkemizdeki düşüncenin içine yuvarlandığı çatlak ya da çelişki olarak görürüm. İşin ilginç yanı o yıllardan bu zamana kadar bu çelişkinin izlerinin hemen hepimizin üzerinde olduğuna da inanırım.

 

***

13 Aralık aynı zamanda, 1980 yılında yaşı büyütülerek asılan Erdal Eren demekti. Onun annesine yazdığı mektubu: ‘Ben buradayım ey insanlar. Siz neredesiniz acaba?’ diye okudum.

Yazarlarına, düşünceye, gençlerine olmadık baskılar dayatan ‘istasyon şeflerinin’ yüzsüz siluetlerini bir kez daha hatırladım.

Bugün idam yasasını yeniden hayata sokmak isteyenleri , askerden medet umanları unutmaya çalışarak okudum gencecik mektubunu.

O mektubu zamanında yok saymış olanları düşündüm. O mektup gibi nice mektuba düşen genç sözcüklerin havaya karışırken bıraktığı sesi. Bugün farklı senaryolarla yaşananları.

***

Ve o da ne! 13 Aralık gecesi televizyonda bir açık oturuma denk geldim.

Böylesi vodvillerden izleyici toplamayı amaçlayanlara söyleyecek söz bulamadım ve bol bol yeni istasyon şeflerini, yeni istasyon şeflerinin yaratmaya çalıştığı yazar tiplerini düşündüm.