‘Erkeklik Ofsayta Düşünce’

“Ergenlik döneminde bu duygular artarak devam ediyor. ‘Acaba böyle bir birliktelik olur mu, olması normal mi?’ sorularıyla sürekli savaşıyorsunuz. Bir de bunları yaşarken normal hayatınıza da devam etmek zorundasınız. Ancak en büyük endişeniz: ‘Biri anlarsa bana zarar verir mi?’ oluyor.”

Yukardaki satırlar İletişim Yayınları’ndan çıkan yeni bir kitaptan. ‘Erkeklik Ofsayta Düşünce’, hakemliği, cinsel yöneliminden dolayı elinden alınan Halil İbrahim Dinçdağ’ın yer yer hüzünlü, yer yer trajikomik, çoğunlukla şaşıracağınız ilginç öyküsünü anlatıyor.

Her yerdeki ikiyüzlülük

Türkiye’de futbol ‘arenasında’ eşcinsel kimliğiyle var olma mücadelesi veren hakem Dinçdağ, Trabzon’da dindar bir ailede büyümüş. Dahası cemaat yurtlarında var olma mücadelesine devam etmiş. Dinle ilişkisini sağlam tutmaya özen gösterirken toplumdaki hemen her katmanın ikiyüzlülüğüne de tanık olmuş.

Gazeteci Burcu Karakaş’ın Dinçdağ ile yaptığı bu kapsamlı röportajı, Türkiye’nin en erkek alanı sayılan futbolla verdiği ‘hassas’ bir sınav olarak da okuyabiliriz. Cinsel yönelimi yüzünden hayatta en sevdiği mesleğinden ihraç edilen bir insanın futbol camiasından askerliğe, askerlikten gündelik yaşama yönelik kaygı ve umutları olarak da. İşten ayrıldıktan sonra aldığı tehditleri, bu tehditler yüzünden savcılığa uzanan davasında yaşadığı açmazları, bir Türkiye gerçeği şeklinde de okuyabiliriz, evet.

Dinçdağ’ın yaşamını Karataş’ın sorularına verdiği yanıtlar doğrultusunda takip ederken, bir başka gazeteci Bawer Çakır’ın, bizzat kendi deneyimlerinden yola çıkarak futbolun eşcinsel kimliklerle yaşadığı çarpıcı tarihine de göz atmanız mümkün. Dahası kimliklerin nasıl inşa edildiğine de. Bu noktada Çakır’ın özgürlükler konusunda aktardıklarına özellikle dikkat çekmek isterim. Herkesin özgürlükçü olduğu ortamlardaki en büyük eksiğin ‘özgürlük’ olduğuna işaret etmesine, örneğin. Kalıpları yıkacağım derken yeni kalıplar üretmeye heves edenlere, bu uğurda yeni kafesler, zindanlar yaratanlara.

Kitap kimlere sesleniyor?

Akademisyen Yasemin İnceoğlu’nun önsözde yazdığı gibi, sadece eşcinsellerin ve LGBT hareketi içindekilerin değil, özellikle eşcinsellere karşı tavır sergileyenlerin okuması gereken bir kitap bu.

Dahası, futbolseverlerin de! Özellikle belden aşağı küfür etmeyi taraftarlık sayan, en cinsiyetçi küfürlerle fanatik homofobiklerin dehlizine bizzat düştüğünün farkına varmayan, 90 dakika boyunca avazı çıktığı kadar hakeme ve futbolculara sayıp döken ve durum bu kadar vahimken saha dışında kendisine ‘makul demokrat’ sıfatını yakıştıranların özellikle okuması gereken bir kitap…

Okurlar mı bilmem… Bence okusunlar. Belki böylece erkekliğe değil insanlığa ihtiyacımız olduğunu daha net görür ve küfürlerle bezeli homofobik bir dünyanın beter bir dünya olduğunu fark ederler. Bawer Çakır’ın anneannesinin taraftarlığı gibi bir taraftarlığa çok ihtiyacımız olduğunu da. Tatlı, sevecen, naif, samimi ve şiddetsiz bir taraftarlığa.