Eşit-siz

Doris Lessing demokrasinin beyaz azınlık yararına işlediği ve siyah çoğunluğun hiçbir haktan yararlanamadığı Rodezya örneği için şunu söyler: “İnsanlar böyle bir ruh hali içindeyken unutulan şuydu: Bir demokrasi mükemmellikten ne kadar uzak olursa olsun, reform ve değişim imkanı sunar.” (İçinde Yaşamayı Seçtiğimiz Hapishaneler; Çitlembik yayınları). Ancak  “hiç değilse demokrasi” fikrine, aslında “çok şey” olarak bakmanın önemini vurgularken şu hususu atlamamamızı da temenni eder Lessing: özünde seçme özgürlüğü, dolayısıyla sorgulamak esası olduğuna göre demokrasiler de sorgulanmalıdır.

LESSING’İN RODEZYASI VE TÜRKİYE

Lessing’in Rodezyası ile Türkiye arasında kurabileceğimiz koşutluk demokrasi fikrinin hâlâ kavramsallaştırılarak karşımıza çıkarılması olsa gerek. Hep elzem reflekslerle (“eyvah demokrasi elden gidiyor” vb.) konuşmak, düşünmek zorunda kalışımız ya da “hiç değilse demokrasi” fikrine sığınışımız. Bunun, bloklanmalar biçiminde yerleşmiş bir inanca dönüşmesi…

Geçtiğimiz günlerde eşitlik tartışmalarının ortasında bulduk kendimizi; bu tartışmaları hayata aksettirmek o kadar gerekli -ve kaçınılmaz- ki çoğu zaman demokrasi fikrinin Lessing’in altını çizdiği “demokrasilerin de mükemmellikten uzak olabileceği” tartışmasına gelene kadar atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor. Çoğunlukla dolaylı biçimde kadın üzerinden yürütülen ama sonuçlarıyla doğrudan kadını ve onun kategorisindeki grupları ilgilendirecek tartışmalar için de “demokrasinin eşitlik fikrine” abanmak gerekiyor-gerekti. Züccaciyeci dükkanına giren fil zihniyetiyle kotarılan yeni yasalara aynı zihniyetle yanıt vermekten başka çaremiz yok, ne yazık ki yok. Hâlâ kalın hatlarla çizilmiş ak ve karaları, doğru ve yanlışları yeniden yeniden tanımlamaktan başka çare yok. Oysa yoksul demokrasilerde eşitlik politikalarını koyanların da en az eşitsizlik politikalarını koyanlar kadar kotaları kendileri için kapladıklarını yakın tarihimiz bize hep göstermedi mi? Bu toplumsal sinizmi, şüpheciliği buna borçlu değil miyiz?

Hazır elimin altında böyle bir köşe varken pozitif ayrımcılık konusunda çabalayan  iyi niyetli CHP’li kadın milletvekillerine ve köşelerinden gayretkeş bir biçimde “eşitlik elden gidiyor kadınlar neredesiniz?” diye çağrıda bulunan erkek köşe yazarlarına şöyle seslenmek isterdim: “Sizce gerçek eşitlik mümkün müdür bu varsıllığını yoksunluktan alan sistemde?”  Bazılarının bazılarına göre hep daha üstün “eşit” olduğu ve sistemin bunu her türlü aygıtıyla damarlarımıza pompaladığı ülkemizde pozitif ayrımcılık yoluyla “hiç değilse demokrasi” fikrinin bizleri nereye kadar ayakta tutabileceğini düşünüyoruz?

Yine gittiği yere kadar, öyle değil mi?