Fark Edebilmek Önemlidir

‘�leceksek de adam gibi �leceğiz. Kadın gibi yaşamayacağız. Bizi kadın gibi yaşatmaya da kimsenin g�c� yetmez.’
 
Bir spor kul�b� başkanının hakeme sesleniş konuşmasından.
 
***
 
Gecenin bir vakti. Yukardaki satırları okuduktan sonra c�mlem tam da şu: Bak sen!
 
Cumhuriyet’in 92. yılını geride bırakırken �nde gelen bir spor kul�b�m�z�n başkanının yukardaki s�zleri sarf ettiğine tanık olmak, bu topraklar �zerinde, bal gibi, bir 92 yılı daha ‘normalleşmek’ i�in ge�irmek durumunda olduğumuzu g�steriyor. Onca şey varken neden diyeceksiniz şimdi… Evet onca şey var; belki de ‘onca şey’ olduğu i�in bu c�mleler havada u�uşuyor. Ortalıkta onca şey olduğu i�in, bu kadar b�y�k bir ayrımcılığın gezindiği c�mlelerin varlığı, bug�n bir spor kul�b�nde, yarın bir gazete mutfağında, ertesi g�n muhtarlara verilen bir resepsiyonda, eşitlik prensibinin resmen ihl�l edilmesi anlamına gelebiliyor. Bir anda ağızdan d�k�lm�ş bu s�zc�klerde (zaten bu y�zden de �ok sorunlu) 1 değil, 2 değil, tam 3 ‘hakaret’ c�mlesi var. Bu c�mleleri ‘varsın şanım olsun!’ diye kullananların da sayısının az olmadığını bilmek, insanı bambaşka duygulara s�r�kl�yor elbette.
 
Evet onca şey var; ama insanın insana saygısı yok. Bu olmayınca da s�zc�kler bu kadar vasatlaşıyor, bir �ırpıda bu kadar nefret kusuyor ve kılıfını bulup hemen faşizanlaşıyor işte.
 
***
 
Bu konuda daha detaylı yazacaktım. Ancak tuhaf bir şey oldu. Tam bu c�mleler �zerinde yoğunlaşacakken, gecenin bir vakti, 20’li yaşlardaki gen� bir insanın kısacık satırları araya girdi:
 
‘Clarisse Etkisi!’
 
Bırak dedim, k�t�ler k�t�l�kleriyle kalsın. Ve karşıma aldım ‘Clarisse Etkisi’ni. Okudum, bir daha okudum. Sonra gecenin bir yarısında �ay demledim. Sabaha ulaşamasa da, Clarisse, aylı gecenin sakinliğinde �ayla �ok g�zel gitti.
 
***
 
Biraz a�alım: Clarisse McClellan, Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 (kağıdın yanma ısısıdır bu) romanında hemen başlarda kahramanımız itfaiyeci Guy Montag’ın karşısına �ıkan gencecik bir insandır. Clarisse, tek işi kendisine emir verildiği bi�imde kitapları yakmak olan Montag’ı başka bir y�ne �eker; ona, yaşamda emirlerden ve bu emirlere itaatten başka hususların da olduğunu g�sterir. Olur mu olur: Gencecik Clarisse, emir ve yetkilerle kafası �ok net işleyen ve h�creleri dumura uğramış Montag’ın bambaşka şeyler d�ş�nmesine yol a�ar. Dahası, yine aynı gen� insan, kitapları yakmakla y�k�ml� bu itfaiyecinin yaşama dair sorular sormasına, kendisine verilen emirleri tekrar tekrar d�ş�nmesine ve insanlığını yeniden sorgulamasına neden olur. �yle ki sonunda bizim emir eri Montag, Montag olmaktan �ıkar ve kitapları yakanlara karşı m�cadeleye soyunur. Ancak yolu �ok zorludur. Ezberi meşrulaştıran, d�ş�nceyi kısırlaştıran bir sistemde, dahası televizyon ekranlarından y�kselen o tekseslilikte sesini duyurması neredeyse m�mk�n değildir. Ama dedik ya, Montag artık eski Montag değildir. �zerindeki baskıyı fark etmiştir. Ve fark edebilmek �nemli bir şeydir.
 
‘Clarisse etkisini asla azımsamamalıyız’ diyordu o gen� satırlar. Gen� satırlara inanmamız gerektiğini vurgulayarak.
 
***
 
Başa d�necek olursak, evet en iyi niyetle bir 92 yıla daha ihtiyacımız var gibi! T�m bu ayrımcılıkların ortadan kalkması, eşitlik, kardeşlik ve demokrasi fikrinin yerine oturabilmesi i�in…
 
Ama derseniz ki ‘ya o �ok uzun!’, o halde 1 Kasım’da sandıklarda l�tfen bunu ‘bir kez’ daha g�sterin. Oyunuzu kime vereceğinizi yeniden d�ş�n�n elbet; ama en �ok kime vermemeniz gerektiğini de! L�tfen T�rkiye. Artık gafil avlanma l�ks�m�z yok.
 
O zaman ş�yle bitirelim yazımızı:
 
Yaşayacaksak insan gibi yaşayalım artık.