Geçmişle gelecek arasında kalışımız

Bildiğiniz gibi, şimdiki zamanı yaşamamız gerektiğini söyleyen sayısız yaşam koçu var. Teslim etmemiz gerekiyor ki onların işaret ettiği bu alan alabildiğine kişisel bir zaman dilimi. Bununla birlikte, bunun insanlara ve toplumsal boyuta ulaşacak bir zaman olmasını dile getiren sayısız siyaset felsefecisi, yazar ve teorisyen mevcut. Eylediğimiz, düşündüğümüz, ürettiğimiz ve değişimi sağlayabildiğimiz sağlıklı ve gerçek bir şimdiki zamanın imkânından bahsediyorlar bize.

İnsanın savaşı

Kafka, o şahane yazar, geçmişle gelecek arasındaki bu gerginliğin yarattığı girdaba düşmemizin kaçınılmaz olduğunu söyler. Geçmiş ve gelecek sürekli olarak birbiriyle çekişirler; insanın savaşıysa her ikisiyledir. İnsanın bu savaşı hezeyan dolu, umutsuz bir savaştır. Neden derseniz, gerçek olmayan iki zamanla gerçekmişler gibi mücadele etmektedir! Öyle ki her ikisi arasında belki de gerçek gücün yaşama katılabileceği tek zaman olan şimdiki zaman, tam da bu yüzden insanla bir türlü buluşamaz. Yeni bir mekânsallık ve zamansallık olarak yaratılamadığı müddetçe de sadece bir gerilimin adı olur. Başka bir deyişle söyleyecek olursak şimdiki zamanın içerisinde değil sadece şimdiki zaman algısıyla yaşayan canlılar hâline geliriz. Kafka’nın karakterlerinin de başına gelen fazlasıyla budur. Şimdiki zamanın sürekli olarak ötelendiği bir yarıkta debelenip dururlar.

Dışarıda bıraktığımız zaman

Gerçekten de oluşumuzun temel nedenlerinden biri olan şimdiki zaman, sonsuzun kaynaklarından biri olmasına rağmen hep dışarıda bıraktığımız bir zamandır. Kavga, çatışma ve gerilimden kafamızı kaldıramayışımızın en temel nedenlerinden biri de budur. Geçmişin bir ucunu, geleceğin bir diğer ucunu tuttuğu ipte yürümeye çalışmamız, onların aktörleri, hatta köleleri hâline gelmemize yol açar. Ne yaparsak yapalım, o gergin ipte salındığımız müddetçe tanımımız bundan ibaret olacaktır. Başka bir boyutta yakalayabileceğimiz geçmiş ve geleceğe dair öyküler, muhtemelen bugünün içerisinde yaratabileceğimiz farklı ve yaratıcı bağlar ve bu suretle elde edebileceğimiz özgürlük şansımız ise ‘bir başka bahara’ diyerek bize dudak bükmektedir.

Son dönemlerdeki tartışmalar, hükümet ve cemaat arasındaki gergin ip bana bu açmazı çağrıştırdı. Geçmişin ve geleceğin gerginliği arasında sürüp giden bu tartışmanın varabileceği olası noktaları düşündüm. Ama bu arada nihai olanları da düşündüm ve durumu fazlasıyla ‘bizim hâllerimiz’ buldum. ‘Sıfıra sıfır elde var sıfır bir şimdiki zaman’ hâllerimiz yani.