Güneşin Sofrasında

Dostlar Tiyatrosu ile buluşmak, OHAL’in ilan edildiğinin ertesi günü yapılabilecek en iyi şeylerden biriydi. Gün boyunca masa başında çalışamadım, dışarlara vurdum kendimi. Dışarısı başka bir alemdi. Bayraklara sarılı arabalar içerisindeki ‘neşeli’ insanların ‘o hal’i tuhaf duygulara sürükledi beni.

Bu yüzden Dostlar Tiyatrosu’nun Güneşin Sofrasında Nazım Hikmet ve Bertolt Brecht’ten derleme şiirlerle bizlere sunduğu müzikli gösterinin anlamı bambaşkaydı. İstanbul Kadıköy Lisesi’nin bahçesindeki eski köşkün önünde, akşam saat 9’da oyun başladığında artık başka bir dünyadaydık.
Saat 21.
Meydan yerinde kampana vurdu,
Nerdeyse koğuşların kapıları kapanır.
Bu sefer hapislik uzun sürdü biraz:
8 yıl…
Yaşamak, ümitli bir iştir sevgilim,
Yaşamak:
Seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
Sonra tekrar bahçeye döndük; ama belli ki o gece, güneşin sofrasında hep gidecektik!
Bahçe Türkiye gibiydi. Az ışıklı. Deniz kokan. Muhteşem bir hüzün ve memleket havasıydı. Yıldızlar ve martılarla, hele de bahçenin sardunyaları, gecesefaları arasından fırlayan tekir kedileriyle birlikte Tülay Günal ve Genco Erkal’a eşlik ede ede, tam da dediğim gibi bir hayatı, sonra bir başka hayatı, sonra başka hayatları tamamladık.
Ne güzel şey hatırlamak seni;
Ölüm ve zafer haberleri içinden,
Hapiste
Ve yaşım kırkı geçmişken.
Gelenlerle gidenler arasında bir çetele tutsam insan kalbi bu basınca dayanabilir mi diye sormayı bile unuttuğum-uz günlerde bununla da kalmıyordu gecede şiirler, devam ediyordu:
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Ve sonra Brecht şiirleri dalıyordu yıldızlı, kedili, çok ömürlü bahçeye. İkinci kez ölen ‘Ölü Askerin Destanı’nı anlatıyordu bizlere. Ve dahası da geliyordu:
‘Savaş istiyoruz! ‘
En önce vuruldu
Bunu yazan.
Oyun büyük bir alkış tufanı içerisinde Günal ve Erkal’ın ‘darbeye hayır’ mesajlarıyla son buldu.

 
Bu, yalınlıktan beslenen görkemli organizasyonda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. Oyun, Kurt Weill, Hanns Eisler, Zülfü Livaneli, Fazıl Say, Timur Selçuk, Cem Karaca ve Edip Akbayram’ın müziklerini de yanına katarak, yaz boyunca Moda Caddesi üzerindeki tarihi Mahmut Muhtar Paşa Konağı’nın bahçesinde tiyatro severlerle buluşmaya devam edecek. Kaçırmayın.
***
Bu satırları yazdığım sırada gözaltı süresinin 30 güne uzatıldığını öğrendim. Darbelere karşıysak teminatımız demokrasi olmalı. OHAL’ler ve OHAL’lerle gelecek yeni uygulamaların demokrasiyle ilgisinin olmadığını da teslim etmek durumundayız. Günümüz pek bayraklı, pek heyecanlı ‘demokrasi’ savunucularının ilk önce bunu fark etmesi hepimiz için yararlıdır, elzemdir, kaçınılmazdır.