Hız

Elimde sizlerle paylaşmak istediğim bir kitap var: Tel Dolap. Yaşamımıza hükmetmiş hızın gündelik saatlerimize yansıyan farklı bir boyutunu anlatan bir kitap bu. Nicedir bekletiyordum onu. Gümüşlük’teki edebiyat atölyesinden sonra girdiğim küçük tatil havası beni kitaba iyice yakınlaştırdı. Türkiye’nin hızlı ve bu hızla birlikte ağırlığına ağırlık katan gündemine ne kadar yakışır hiçbir fikrim yok, zaten bu gündemi yakalayabilmenin zaman zaman mümkün olamayacağını da düşünür hale geldim. Bakınız Suriye ile son yaşananlar.

Bugün bu kitaptan bahsetmemin bir diğer nedeni de edebiyat atölyesindeki katılımcı öğrencilerimden (öğrenci dediğime bakmayın hepsi kendi alanlarında alıp başlarını gitmiş, kendileriyle ve yaşamla barışık profesyoneller) birinin bir yemek tarifi bloğu olması. Dahası, benim o bloğu kendisini tanımadan önce keşfetmiş ve anlatımdaki parlaklığa hayran kalmış olmam! Müthiş tarifler var orada ama bu tariflerin güzelliğine güzellik katan bir başka yan daha var. Bu bloğu hazırlayan bir erkek! Üstelik bunu kadın-erkek herkes için tasarlamış.

Bana bloğu ziyaret edenlerin sayısının çok yüksek olduğunu, ‘kolay, daha da kolay, en kolay’ tariflerle katılımcı sayısının her gün arttığını söylediğinde aklıma ilk gelen yaşamlarımızdaki hız ve bu hıza yetişme telaşımız oldu. Mutfaklardaki o telaşlı temponun özellikle biz kadınlara oynadığı zaman zaman muzip, zaman zaman gerilim dolu oyunlar!

Bu yüzden yaşamımıza yeni giren Ayizi Kitaplığı tarafından yayımlanan Semanur Sevim’in Tel Dolap’ının marifetlerini de sizlerle paylaşmak istedim. Tel dolap adı bana hep bir sürü şey çağrıştırır. Sevim’in Tel Dolap’ında da farklı bir ipucu yakaladım. Örneğin girişteki yazısının bir bölümü Türkiye’de çalışan kadınların genel halini pek güzel özetliyor:

‘Her çalışan kadın gibi ben de ev işlerine yetişme konusunda sıkıntılar yaşıyorum. Yorgun argın ofisten çıktıktan sonra evde sıkı bir temponun beni beklediği düşüncesi bile gerilmeme yetiyor. Çocuk okuldan gelecek, yemek yapılacak, ortalık toparlanacak, çamaşır yıkanacak.’

Sevim özellikle kış aylarında, zaman aralıklarının daha da kısaldığı kesitlerde mutfaklardaki hengâmeye özlü çözümler bulmuş. Bunun için yaz aylarının uzun günlerini bu işe katık etmiş, tariflerini genellikle buna göre yapmış. Kavanozlar, dondurma teknikleri, konserve ve komposto yöntemleri… Hepsi kitabın içine sığmış. Çevresinden topladığı bilgileri de onlara atıfta bulunarak vermiş Sevim. Ordu’dan Necla Güzelhan’ın sirkesiz fasulye turşusu, Hüsniye Abla’nın ezme turşusu, Nafiye Anne’nin böğürtlen reçeli bunlardan birkaçı sadece. Tokat’tan Gülay’ın asma yaprağı salamurası, dolmalık patlıcan kurusu, acılı kırmızı biber mezesini hazırlamak ve saklamak için yazın en güzel zamanlarındayız. Bunlarla birlikte zihnimize dolanacak öyküler de cabası!

Bir domates ve biber tutkunu olarak gözüm hemen menemene ilişti. Tel Dolap’ın kışa kalacak menemen tarifi şöyle:

5 kilogram domates

1 kg sivribiber

1 çay bardağı sıvı yağ

1 yemek kaşığı tuz

Kuru fesleğen

Yapılışı:

Domates ve biberleri yıkadıktan sonra iri iri doğrayın, domatesleri süzgeçte bekletip acı suyunu akıtın

Geniş bir tencerenin içinde biberleri sıvı yağda kavurun

Biberler sararınca domatesleri ilave edin ve pişirin

Tuzunu ilave ettikten sonra sıcakken cam kavanoza koyun, üzerine bir tutam fesleğen serpip, sıfır kapakla sıkıca kapatıp ters çevirin

Soğuyunca ışık almayan bir yere kaldırın!

Kış yumurtalarıyla kışlık menemen şölenlerini yaşamak istiyorsanız ‘bu tarifi bir düşünün’ derim.