İnsanlığın ortak mekanı olan dünya

‘İnsanlığın bu ortak mekanında, silah, çatışma, operasyon istemiyoruz; savaşlar, çatışmalar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz’ demişti Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi. Bu sözleri insanlık mirası olan bir yapı içindi. Dört Ayaklı Minare, ömrünü bulutlara saklayan bu iyi kalpli insanın ardından, ahretlik bir şiire saklanmış bir satırla uğurlayacaktı Elçi’yi. Galiba, barışın her gün mücadele edilmesi gereken bir kavram olduğuna inanan bizler de: ‘Düşümüzü düşleriz.’

***
1980’lerde Suriye’den gelen bir kadın, rüyamda gördüğüm bir manto dikiyor bana.
Bir yandan da neden oralardan buralara geldiğini, ömrü rüzgârlara kapılıp giderken Şam sokaklarında döktüğü gözyaşlarının öyküsünü fısıldıyor. Mantonun kollarından biri için prova zamanı. Cansız kolu bedenime iğnelerken fısıldadığı öyküyle birlikte ben de yola çıkıyorum. Emevi Cami’nin önünde bekleşen bir kalabalığın parçası haline geliyorum.
‘Şam en güzel rüyaydı’ diyor kadın. ‘Öyle böyle değil, en güzel rüya. Ama artık bitti.’
Kolumda iğne batması gibi aniden ürperten bir acı hissediyorum.
‘Hay aksi’ diyor kadın. ‘Kusura bakmayın.’
Sonra prova devam ediyor. Birlikte Mahmut Derviş’in o şiirini söylediğimizi hayal ediyorum:
‘Düşümüzü düşleriz… Ey düşümüz buğdayın tanelerini ver bize!’
***
Çinli muhalif gazeteci Gao Yu, geçtiğimiz Nisan ayında devlet sırlarını sızdırmaktan yargılandı ve tam 7 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Devlet sırrı diye bilinen belgede ‘Batılı tarzda basın özgürlüğü ve insan haklarının yol açabileceği tehditler’ mevcuttu. Temyiz mahkemesi 71 yaşındaki gazetecinin cezasını 2 yıla indirilmesine hükmetti. Kalp hastası olan gazetecinin, sırf mesleğini icra etti diye aldığı en önemli ödüllerin başında ise çalışma yasağı ve cezaevinde tükettiği yıllar geliyor. Ne kadar tanıdık, öyle değil mi? 26 Kasım’da en son yaşananlar, Gao Yu’nun davasıyla ne kadar da ölçüşüyor. Ve buradaki ‘şiddetten’ ülkemizdeki çoğu insanın haberi bile olamıyor çünkü medya bu vahim olayı es geçiyor. Tıpkı Ankara katliamından çoğu insanın haberi olmadığı gibi!
Gel de hatırlama şimdi o şiiri:
‘Düşümüzü düşleriz.’
***
Düşümüz ne mi? Düşlemekten korktuğumuz o şey: insan gibi yaşamak. Barışı gelecekteki bir hedef gibi değil, tam da şimdiki zaman içerisinde istemek ve bundan hiç vazgeçmemek… Savaşın kaçınılmaz olduğunu söyleyenlere karşı direnmek… Bu gidişle sözünü ettiğiniz o gelecek hiçbir zaman gelmeyecek diyebilmek. Barışın değil, şiddetin dengesini korumayı planlayanlara karşı ‘hayır’ diyebilmek, şiddet sadece şiddeti üretir. Şiddetin dengesini gözetmeye kalktığınızda sadece silah tüccarlarını sevindirirsiniz; oysa hedef, tam da şimdi barışı gözetmektir. Hiç gelmeyecekmiş gibi görünen o düşü, hayatla buluşturabilmek. Barışı, her gün, her yerde ve her zaman için istemek, istemek, istemek durumundayız.