İtibar

Zaman zaman Kuzey Kore Devlet Başkanı’nı şaşkınlık ve ilgiyle izliyorum. Yaptıkları yapacaklarına emsal teşkil eden o kişiyi. Hatırlarsınız geçtiğimiz mart ayında bir genelge yayımlattı ve Kuzey Kore’deki bütün erkeklerin kendi saç tıraşıyla tıraş olmasını istetti. İş elbette tek tip saç modeli ile kalmadı. Başkan, işi idamlara kadar götürdü ve en güçlü muhalefeti oluşturabilecek adayı, öz kız kardeşinin kocasını, yani eniştesini belden aşağı bir dizi gerekçeyle yaftalayarak sorgusuz sualsiz  astırdı. 
 
Peki.
 
Yine de, konumuz, Başkan’ın Kuzey Kore’yi sarıp sarmalayan birbirinden tuhaf, acımasız ve zaman zaman hazin sayılabilecek tutumları olmamalı çünkü şu an dünyamızda onun duygularına benzer duygularla takılan çok sayıda lider mevcut. Kısacası, dünya böyle bir krizden geçiyor. Komik ve bir o kadar da hüzünlü bir süreç. Komik dediğime de bakmayın; örneğin Kuzey Kore Devlet Başkanı’nın 2015’teki bir dünya savaşını işaret eden tavırları olduğunu da bir şekilde biliyoruz. Yani komik momik derken korkunç günlere doğru kayabileceğimiz de aklımızda olsun!
 
İnsanların sevgisi
 
Neyse. Savaş tehdidini şimdilik unutmaya çalışalım ve asıl ilginç olan nedir ona bakalım. Evet, başta Kuzey Kore Devlet Başkanı olmak üzere, bu emsaldeki devlet ‘büyüklerinin’ etrafını kuşatan bir sevgi yumağı var. Geniş kitlelerin sevgi yumağı bu. Bu yumak, bu tür devlet ‘adamlarını’ büyük bir şefkatle bağrına basmaya devam ediyor ve onları ‘saygın’ kılıyor. Dolayısıyla, itibar sözcüğünü yeniden ve yeniden  düşünmemiz gereken bir dönem de bu.
 
Yine Kuzey Kore’ye referans verecek olursak, devlet başkanlarının koluna girerek kendinden geçmiş insanların çektirdikleri fotoğraflar hemen her gün basında, özellikle de uluslararası basında yer buluyor.
 
Şu aralar hemen hemen bütün dünya Kuzey Kore’yi bu tür fotoğraflarla tanımlıyor ve anıyor. Yani, başkanı ve onu sevenleri buysa, bu ülkeden ne çıkar ki düşüncesinde odaklanıyorlar.
 
Peki haklılar mı?
 
Haklı değiller ama haksız da sayılmazlar. Haklı değiller çünkü sahnenin gerisinde böyle düşünmeyen çok sayıda Kuzey Koreli insanın varlığı da mevcut olabilir ve onlar bu sevgi hezeyanındaki ülkede nasiplerine düşeni almak zorunda kalıyor olabilirler.
Haksız sayılmazlar çünkü, böyle bir tablodan düşünce çıkar mı, sanat çıkar mı, birey çıkar mı, şiir çıkar mı, edebiyat çıkar mı sorularının üzerinde biriken kaygılar yersiz değil! 
 
**
 
Bizim diyara gelecek olursak:Kanımca demokrasinin ne olduğunu yeniden düşünmeliyiz!
 
En son şu yaşadıklarımıza bakalım. Yani şu yayın yasağına…
 
Meclis komisyonunun çalışmalarına getirilen yayın yasağını hüzünle karşıladım. Bu yayın yasağıyla itibarları koruma altına alınan milletvekillerine gerçekte ‘itibar’ın ne olduğunu sormak isterdim. Elbette bu yasağı getirenlere de. Bir ülkenin itibarı nedir, bir ülke halkının gerçek itibarı nedir diye… Dünyanın gözleri önünde hepimizin nasıl bir duruma düştüğümüzün, düşürüldüğümüzün farkındalar mı diye. Bir ülkenin talan ve darbe arasında kalmışlığı bir ülkenin kaderi midir diye sormak isterdim.