Kader

Hatırlar mısınız bilmem, iki yıl önce Sapphire gökdeleni inşa edilirken gencecik bir işçi ölmüştü,..

Filmlere konu olacak bu trajedi yetmezmiş gibi arkadaşlarının ardından direnişe geçen işçilerin ücretlerine el konulmuş, arkadaşlarının ölümüyle ilgili basına demeç veren işçiler kovulmuştu. Belki bu yüzden ne zaman bu gökdelenle ilgili şatafatlı sözcükleri duysam içime safir renkli tuhaf bir acı çörekleniyordu.

Şatafat deyince… Bu gökdelenle ilgili bir yazı yazdıktan hemen sonra şatafatlı bir ‘uyarı’ yazısı ulaşmıştı bana. Bu uyarı mektubu, bana, ülkemizde holdingler için çalışan avukatların ifadesinin ne kadar düzgün olduğunu yeniden hatırlatması açısından elbette önemliydi! Keşke içerik için de aynı duyguları yaşayabilseydim.

Neyse.

Geçenlerde söz konusu gökdelenle içime çöreklenen bu tuhaf duyguyu hafifletecek güzel bir haber ulaştı. İşçiler mücadele ederek haklarını aldıktan sonra yollarına devam etmişler, yeni destekçiler ve işçilerle buluşmuşlar!

Bana bu haberi aktaran Sevgim Denizatı şunları yazmış: ‘Sonunda örgütlü mücadeleyle sorunlarını çözebildiklerini yaşayarak gördüler ve dernek kurmaya karar verdiler. İnşaat İşçileri Derneği Girişimi olarak bugüne dek çok sayıda eylem ve etkinlikte bulundular. İnşaat İşçilerinin Derneği’ni resmen kurdular.’

Derneği kuranlar ise bakın sözlerine nasıl sahip çıkıyor:

‘Biz inşaat işçileri, yaşadığınız evleri, çalıştığınız işyerlerini, okulları, tünelleri, hastaneleri, alışveriş merkezlerini, gökyüzüne karışan o devasa gökdelenleri yapanlarız. Bizler, aynı zamanda en çok ölen, en çok yaralanan, sakat kalan, hayatları hiçe sayılan, her türlü iş güvencesinden, güvenlikten yoksun çalıştırılanlarız. Bizler, çalıştığımız her şantiyede hep aynı sorunları yaşıyoruz.

İş güvenliğimiz için gerekli tedbirleri almayan patronlar, hayatlarımızdan tasarruf ediyorlar! Bizleri insani olmayan şartlarda çalışmaya, barınmaya zorluyorlar. Kimi gün alın terimizi döktüğümüz inşaatlardan düşerek, kimi gün kaldığımız derme çatma çadırlarda yanarak, kimi gün tonlarca ağırlıktaki bir vincin altında kalarak can veriyoruz. ölümümüze kader diyorlar.’

Böylesi bir kader işte onlarınki! Yalnızca kasım ayında 30 meslektaşları yaşamını yitirmiş! 2012 yılının ilk 10 ayında 226 inşaat işçisi düşerek, ezilerek, göçük altında kalarak, yanarak, zehirlenerek ya da patlama, elektrik çarpması, nesne düşmesi sonucu can vermiş!

Böylesi bir ‘kader’ işte onlarınki.

Sonunda bunun bir kader olmadığına inanarak bir araya gelmişler.

Diyorlar ki

‘Biz yüz binleriz. Bizler dünyayı inşa edenleriz. Bu kez kendi geleceğimizi inşa ediyoruz. Bize dayatılan kaderi değiştirmek için yola çıkıyoruz.’

Kendilerine diyeceğim yalın: ‘Kolay gelsin!’. Yaşayacakları zorluklar, sistemin işleyişi, çağımızda insan denilenin savrulma biçimleri ortadayken bile dileğim budur.

Umarım tüm inşaat işçilerine, dahası sağır kulaklara seslenişleri karşılık bulur.

İletişim için: insaatiscilerinindernegi@gmail.com

http://www.facebook.com/InsaatIscilerininDernegi

***

Bu yılki Mülkiye Büyük ödülü gazeteci, yazar Nadire Mater’e verildi. Tebrikler

Nadire Mater! Yaşamımıza Bianet’i katan kadın.