Kadına şiddette kırmızı alarm!

– “Ben dayak yedikçe polise sığındım, polise gittim. Polis bana dedi ki karı-koca arasına giremeyiz.”

– “Savcı Bey, şöyle bir yüzüme baktı böyle aşağılar bir biçimde: Senin, dedi kocanı evden uzaklaştırıp sevgilini eve atmayacağın ne malum.’

Bunlar Toplumsal Cinsiyet Adaleti İçin Kadınların İşbirliği Projesi’ndeki atölye çalışmalarından iki küçük not.

Bianet’te Sevda Alankuş ilginç bir yazı kaleme aldı. Türkiye’deki mevcut bütün şiddet formlarının arkasında bir erkeklik sorunu olduğuna değinen metinde 2013’ün kadınlara çıkan faturası da mevcut. Buna göre ‘yurdum erkekleri’ geçtiğimiz yıl 214 kadını öldürdü. Bu arada sadece 2013’ü günah keçisi ilan etmeyelim. 2010-2013 yılları arasında karşımıza çıkan kadın cinayetlerinin sayısı tam tamına 835’i bulmuş durumda. Eldeki verilere göre son 10 yılda bu grafik giderek artıyor.

Özetle söylemek gerekirse, Türkiye erkek şiddetinin iyiden iyiye başat rol oynadığı bir ülke hâline gelmiş durumda. Kaldı ki şiddetin tanımı kayıt dışı durumlarda kamuoyuna yansıyamıyor, tecavüz ve taciz verileri konusunda net bir bilgiye sahip değiliz. Örneğin şu satırları yazdığımız sırada ülkemizde, hane içinde yaşanan şiddeti ölçebileceğimiz bir mekanizma yok. Kimi yazarlar erkek şiddetinin artmasında kadınları suçlayarak (kadınların ‘geleneksel’ rollerini kadınlara hatırlatarak!) bu toplumsal felaketten sıyrılmaya çalışıyor. Dahası, böyle söyleyenlere inananlar da var. Eksik olmasınlar! Ama bu topu taca atma hâli, kadınların ülkemizdeki erkek şiddeti sarmalına düşmesini engellemiyor. Çünkü sorun kadınlarda değil. Sorun, bu şiddeti meşru gibi gösteren mekanizmalarda; bu şiddeti haklı, doğru, meşru olarak gösterenlerde. Durum çok net: Bu şiddetin yasal yollarla giderildiğini savunanların bile bir kez daha düşünmesi gereken bir süreçten geçiyoruz. Ne yazık ki bu derin yara, yasa çıkartarak da çözüme kavuşamıyor çünkü sorunun asıl kaynağında zihniyet söz konusu: Erkek egemen zihniyet.

Erkek şiddetinin pekiştirilmesi

Mor Çatı, Van Kadın Derneği, Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi ile birlikte 15 Ocak 2012-15 Ocak 2014 tarihleri arasında bir projeye dâhil oldu: Toplumsal Cinsiyet Adaleti için Kadınların İşbirliği Projesi.

Proje erkek şiddetine maruz kalan kadınların yasal yollara başvurduklarında, hukuki haklarını kullanabilme süreçlerinde yaşayabilecekleri ‘görünür ve görünmez’ engellerin ortaya çıkarılmasını hedefliyordu. Dahası, hukuki düzenlemelerle pratik arasındaki açmazlara dikkat çekilmesine de katkı sağlamayı amaçlıyordu.

Proje sonucunda elde edilen bulguların en çarpıcıları şöyle özetlenebilir:

– 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa’nın uygulanması ile ilgili yaşanan sorunlar var. Yasanın öngördüğü ‘gizlilik’, ‘ geçici maddi yardım’ gibi önemli maddelerin kadınlar lehine uygulanmadığı ve “Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM)’in yeterli desteği sağlayamadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

– Kadına şiddet davalarında verilen mahkûmiyet ve haksız tahrik indirimi kadına uygulanan şiddeti ortadan kaldırmıyor.

– Cinsel istismar ve saldırı davalarının uzun sürmesi ve adaletli olmayan yargılama sistemi mağdurun bir kere daha mağdur edilmesine yol açıyor.

– Erkek şiddetinin bilgisine ulaşmak çok zorken şiddete maruz kalan kadınların ve çocukların bilgilerinin yeni tasarlanan ‘veri sistemi’ aracılığıyla çok kolay elde ediliyor oluşu şiddet mağdurlarını açık hedef hâline getiriyor.

Çocuk gelinlerin durumuna ise bir sonraki yazımda değineceğim.