Kadınlar öldürülüyor

ürkütücü bir başlık, farkındayım. Ama son günlerde ivme kazanan bir gerçekle karşı karşıyayız. Gün geçmiyor ki ülkenin herhangi bir yerinde bir kadın cinayeti yaşanmasın.

İçimiz sızlayarak gencecik kadınların, başta aşk olmak üzere, yaşamın içindeki gelgitler uğruna ağbileri, babaları ya da kocaları tarafından aile meclislerinde verilen kararlar çerçevesinde yok edilmelerine tanıklık ediyoruz.

Ciddi bir şiddet var ortada. üstelik bu şiddet bütün siyasal ideolojileri ve ekonomik düzeyleri hiçe sayarak, sınıf gözetmeksizin özel alanı hepimizin önüne en sertinden seriyor. Dolayısıyla bu ‘özel alan’ artık kimsenin özel alanı filan değil. Toplum olarak hepimizi ilgilendiren bir yer orası. Bu durumun şiddetsizliğe dönüştürülmesi için bir an önce harekete geçmek gerekiyor.

Bu konuya duyarlı hemen herkes şunu soruyor: Türkiye’de neler oluyor? Peki, çok etkileyici bir güç olduğunu bildiğimiz medya bu konuda kendine düşen caydırıcılık rolünü yeterince yerine getiriyor mu?

Bir namus cinayeti haberini büyük puntolarla verdikten sonra yapılması gerekli olan nedir? Medyadaki dil ve tavır, bu cinayetleri eleştirir bir boyutta (gibi) ama diyelim ki aynı gazetenin iç sayfalarına geldiğinizde kadın bedeninin ‘seyredilen bir nesne’ konumunda ‘erkek’ okura yönelik bir biçimde denetim altında tutulmaya devam ettiğini görüyorsunuz. Dil alabildiğine erkek dili ve hegemonik. Dolayısıyla ilk sayfadan verilen eleştirel bakış iç sayfada buhar olup gidiyor. Kadın bedeninin kullanılması yüzyılların sorunu ama bu fasıl çok tutmuş olmalı ki yüzyıllardır kadın bedeni erkek bakışlı yazıişleri tarafından kullanılmaya devam ediyor. İnternet sayfalarına girdiğinizde de aynı duruma tanıklık ediyorsunuz. üstte namus cinayetlerinin, koca dayağının eleştirisi. çok iyi.

Ama alta doğru ilerledikçe o da ne? Orada erkek bakış açısından üretilmiş olan kadın bedeninin uzuvlarıyla karşılaşmanız işten bile değil!

Şunu da belirteyim. Kadın bedeninin çıplaklığına karşı değilim. Gerçekten estetiktir kadın bedeni. Sorun bu bedenin kendi başına duruşunda değil, ‘erkek bakışı’ ile pazarlanmasında ve bu pazarlanışta verdiği ‘bu beden benden sorulur’ mesajında. öyle bir bakış ve mesaj ki bu, seyrettiğimiz dizilerden, haber bültenlerine, reklam dilinden köşe yazarlarının diline kadar her yere sinebiliyor. üstelik çoğu zaman farkında olmadan oluşturulan reflekslerle.

Şimdi diyeceksiniz ki sırf bu fotoğrafların özenli seçilmesi ve genel bakışın sayfayı daha fazla tıklayacak erkek okurun merkezinden ‘herkes okur’ merkezine kaydırılması durumu hafifletir mi? Şiddetsizliğin bir hedef değil bir süreç olduğunu düşünecek olursak bal gibi etkisi olabilir. Ama bunu, daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi, ahlakçı değil insani bir perspektiften yapmak temel çıkış noktamız olmalı, yani artık böyle olsa iyi olur.

Neden derseniz ahlakçı perspektif de bir erkek bakışıdır, çoğu zaman bir topluluk olarak farkında olarak ya da olmadan üstlendiğimiz bir erkek bakışı.

Kullanılan dil konusunda da söylenecek bir sürü söz var.

Onu da başka bir yazıya bırakalım. O zamana kadar ‘adam gibi’ yerine ‘insana yaraşır’, ‘adam etmek yerine’ ‘onarmak, düzeltmek’ demeye ne dersiniz?