Karbon ayak izlerimiz

Bugün size bir rehberden, ‘karbon ayak izi rehberinden’ söz edeceğim.

‘Memleket ne hâlde sen nelerden bahsediyorsun yahu!’ diyebilirsiniz. Ben de şöyle diyerek yazıma başlayabilirim: ‘Belki de bunları düşünmediğimiz için memleket bu hâldedir.’

İlginç noktalar

Yeni İnsan Yayınları, daha önce burada tanıttığım birkaç kitabıyla ilgimi çeken bir yayıncılık yapıyor. Gündelik siyaseti, çamaşır ipinin gerginlik frekansıyla bir tutan bir ülkede, yakın gelecekte DOĞA olmazsa ne çamaşır ipinden ne de siyasetin yorucu aktörlerinden (kısaca mandallar da diyebiliriz) bahsedebileceğimizi hatırlatıyor bizlere.

Elimdeki kitap, ‘Kişisel Karbon Ayak İzi Rehberi’ni, bir iklim aktivisti olan Devin Bahçeci yazmış ve ziyaret ettiği birçok şehirde topladığı verileri kitaba aktarmış. Türkiye’deki iklim değişiklikleri ile ilgili bilgileri alabileceğimiz bir listeyi paylaşmış bizlerle. Bunlardan biri de Yeryüzü Derneği’nin web sayfası (www.yeryuzudernegi.org). Dahası birtakım ilginç tabloları da bizlerle paylaşmış Devin. Buna göre Çin, ABD, Japonya vb. ülkeler arasında 1990-2009 yılları arasında sera gazı emisyonunu en çok artıran ülke (artırma dediğime bakmayın bu hiç de iyi bir şey değil!) Türkiye’ymiş. Peki bu ne demek?

Sera gazlarına katkımız

Devin Bahçeci’nin satırlarından özetleyerek aktarıyorum: ‘Sera gazları atmosferde güneşten gelen ışınları ve ısıyı yeryüzünde tutmaya neden olan gazlardır. Atmosferde bulunan hemen her gazın ısıyı tutma etkisi bulunuyor ama karbondioksit, metan ve su buharı kadar değil. Isıyı tutma kapasiteleri çok yüksek olduğu için de bunlar sera gazları olarak tanımlanıyorlar. Bunların bir kısmı kendi kendine oluşuyor, bir kısmı ise direkt insanlar tarafından oluşturuluyor.’

Evet, biz insanlar… Afili ambalajlardan tutun da araba-uçak yolculuklarında harcadığımız yakıtlara, kullandığımız doğalgazdan içtiğimiz şişe suyuna, marketten aldığımız yabancı yiyecek ve içecek ürünlerinden (ürünün katettiği yol anlamında düşünmek gerekiyor bunu; ne kadar yol kat etmişse o kadar atmosferi kirletmiş demek) kullandığımız elektriğin kaynağına kadar birer sera gazı üreticisiyiz! Sera gazına bu ‘emisyon’ etkimiz ise kısaca ‘karbon ayak izi’ olarak tanımlanıyor. Silahlanmayı ve savaşı pekiştiren politikalar da dâhil olmak üzere sera gazını üreten faaliyetlerde bulundukça dünyamızı o oranda kirletiyoruz, kısacası…

Kirletiyor ve sonumuzu kendi ellerimizle hazırlıyoruz. Nasıl mı? Sera gazının artması demek giderek ısınmak demek. Bu da iklimlerin değişmesi anlamına geliyor. Yağmurların azalması, buzulların erimesi, çölleşme, aklınıza ne gelirse işte. Ağaçlara ve ormanlara bu yüzden çok ihtiyacımız var. Ağaçlar fotosentez yaparken karbondioksiti emiyor ve atmosfere oksijen veriyorlar. Kısaca hayat demek bu!

Hemen belirtelim: Dünyaya bıraktığımız karbon ayak izlerimizde sansür, yolsuzluk, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, beddua, iktidar hırsı, kötücüllük vb. yer almıyor. Bereket ki böyle. Ya onlar da yer alsaydı…

Gerisini siz düşünün artık.