Kimi ölür, kimi bakar

Trafik var. Milim ilerleyemiyoruz.

Ama yakında açılır. Neden mi?

Her derde deva gibi, her şeyin suçlusu bulundu da o yüzden.

Suçlu kim mi? Elbette şu ayılar. Hani bir yakalanıp ümükleri sıkılsa her şey yoluna girecek. öyle bir esinti var havada. Avcılar hazır, gönüllüler teyakkuzda. Bir avlansa şu ayılar, 2012’deki ekonomik küçülmeymiş, enflasyon ejderhasıymış, komşularda olup bitenlermiş hepsi vız gelip tırıs gidecek bize.

Söylemeye gerek bile yok, bu ayılar yüzünden hep bu olup bitenler. Vahşi, oturup kalkmayı bilmeyen cibiliyetsiz yaratıklar, dur durak bilmeyen canavarlar.

Taksi şoförü 104.2’yi dinliyor sürekli. Radyoda ardı ardına gelen trafik haberleri. Ciğerlerimizdeki hava gibi sıkışan, tarumar yollar. Trafik canavarını durduramamış bir ülkeyiz ama açlıktan ve ekolojik dengesizlikler yüzünden insanların kapısına dayanan canavarları alt etmek için her şeyi yapmaya hazırız!

Tedariklerimiz tam, yüreklerimiz sağlam. çakı gibi bakarız ufka ve alimallah bir vuruşta anlatırız kim efendi kim köle o yabana.

Medeniyiz biz. Yollarımız var. Helikopterlerimiz var. Barajlarımız var, hatta büyük nükleer santral umutlarımız. Gelecek bizim için önemli, eşikler, sınırlar bizim için hazır olmuş sırada bekliyor.

Ama şu ayılar, şu bal dök yalayıcılar! İşleri güçleri milletin tarlasına bağına dalmak, ürünlerini yok etmek ve onları yaşadıklarına bin pişman etmek.

Ayı işte! Bu kadar.

Oysa bizim taş gibi HES santrallerimiz var. Milletin dağını taşını elinden alıp taştaş üstüne yığarak inşa ettiğimiz, yaşama, rızka ve doğaya saygılı HES’lerimiz.Cana can kattığımız yaşam politikalarımız.

Bir ayının asla anlayamayacağı şeyler işte!

çok derin, anlatması şimdi uzun sürecek olan çok kapsamlı projelerimiz var bizim. Hepsi yaşama odaklı, hepsi barış yanlısı.

Savaşı sevmeyiz biz.

çünkü biz medeniyiz. Hukuklarımız var çeşit çeşit. Adalet sarayımız var büyük mü büyük. Kıtaları birbirine bağlayan köprülerimiz var. Maceraperestlerin paraşüt açtığı gökdelenlerimiz var çalışanlarının aylarca maaş alamadığı ve hayat macerasını bu uğurda yitirdiği. Sonra herkesin bunu unutup gökyüzüne baktığı ve ‘vay be’ dediği.

Sonra ‘Beni gör abi’ hallerimiz var. ‘Görüneyim yeter’ telaşımız var. İmajlarımız var. Ekranlardan saçtığımız manalı sözlerimiz. Manaya mana katacak sloganlarımız.

Oturduğumuz yerden gencecik çocukların geleceklerini çalınmış sorular, hayaller ve dökülecek kanlarla sınavkolik ve şehitlik mertebelerine taşıyacağımız kapsamlı amonyum sülfat kokan dev protokollerimiz.

Gel de bunu ayıya anlat!

İnsanları öldüren ayıya.

İnsanları bezdirene, yaşamdan caydırana. O öfke topuna.

İnsanlığı tehdit edene.

Can güvenliğini, alanları ve kuralları ihlal eden ayıya.

Anlamaz ki!

Anlamaz ki biz insanlar ne ince işlerle meşgulüz.

Ama her şeyin suçlusu o, bundan neredeyse eminiz. Nükleere hayır diyen vatan haini o. HES’lere dur diyen işe yaramazın teki de o. Yeşil alanları kesip dev binaları gökyüzüne dikmemize kafa atan da o. Ne ak ne kara olan bazen kahverengi, bazen gri, bölücü ayı o. Ters giden işlerin münferiti, dış mihrakın ta kendisi.

Kararımız kesindir artık, elimizden bir şey gelmez, hak etti bu sonucu o. Madem ki canidir o ayı, madem ki cana kastı var, madem ki yaşam alanlarımızı talan ediyor ve bilinmez olayların ilk elden suçlusu, hatta trafik canavarı, üstelik hatalı sollayan ve vahşi ve ele avuca sığmaz ve bizden olmayan laf dinlemez biri, o halde bu sonucu hak eder kardeşim. Aç ve susuz bırakalım onu, kapanlara sokalım, filme alalım, böğürmelerini kaydedelim, seslerini dinleyelim, dinletelim. Ya da öldürelim gitsin.

Sonra da ‘ah yazık, depresyona girdi bu yüzden bu olaylar başına geldi’ diyelim.