Klasik kitaplar

Klasik kitapların yeniden mikroskop altına alınacağını okuduğum zaman Batı’daki klasikleri değil ama bizdeki, bizim gibi ülkelerdeki klasikleri, klasikleşmiş yapıtları düşündüm. Ve elbette modernizmi! O zaman aklıma vazgeçemediğim kitaplardan biri olan ‘Geç Kalmış Modernlik ve Estetik’ geldi. Kitabın yazarı Gregory Jusdanis ile yıllar önce Beyaz Kale’yi çeviren hocam Victoria Holbrook sayesinde tanıştım ve kitabını ondan dinleme fırsatını yakaladım. Jusdanis Yunan kökenli bir araştırmacı. Başta Yunan edebiyatı ve edebiyattaki kanonları (kural ya da nizam diye düşünebiliriz kanon’u) çağın süzgecinden geçirerek araştırmıştı. Hedefi, modernliğin tanımları doğrultusunda edebiyatın damarlarını yakalamaktı. Kitap basıldıktan kısa bir süre sonra Türkçeye çevrildi (Metis Yayınları’ndan çıktı kitap) ancak ne yazık ki sınırlı bir çevrenin ilgisini çekebildi. Oysa anlattıkları Türkiye’deki edebiyatın rotasını yakalamak için de çok elverişliydi. öyle ipuçları taşıyordu ki biraz daha zorlasak edebiyatın şimdiki zamanını bile yakalamak mümkün olabilirdi.

Neden diye soracak olursanız geçtiğimiz yüzyılın başında, o dönemdeki birçok ülke gibi, geç kalmış modernliğin yükünü üstlenmiş bir ülkeydi Türkiye. Bir yanda modernliği yaşamakta olan ülkelere yetişme telaşı vardı, diğer yanda kendi kalabilme mücadelesi. Bu yükü çekecek sac ayaklardan biri de bilin bakalım neydi? Günümüzde popüler kültür ürünü olamadığı müddetçe pek de yüzüne bakılmayan şu edebiyat! özellikle geçtiğimiz yüzyılın ilk çeyreğinde yeni bir ulus fikri ortaya çıktığında bunun izlerini en çok edebiyatta seçmeniz mümkün olabiliyordu. Buradaki temel amacın Batı’nın kattettiği yolu hızla katederken bir yandan da ‘kendine özgü bir formatı, kanonu yaratma’nın esas olduğunu söyleyelim. Kısaca, bir yanda örf ve adetlerin canlı tutulması, diğer yanda da modernliğin gerektirdiği kuralların devreye sokulması. Zor iş!

Burada yazarın üstüne ne kadar ağır bir görev düştüğünü düşünmüşümdür hep. özgünlüğün nasıl manipüle edilebileceğini, sözünü ettiğimiz kurallar çerçevesinde metinlerin nasıl öksüz kalabileceğini. Jusdanis’in bir ulus yaratma fikriyle Yunan edebiyatına tuttuğu merceğin bizim edebiyatımıza tutulduğunda da aynı sonucu üç aşağı beş yukarı vermesinin nedeni bu olsa gerek. üstelik bunu sadece Cumhuriyet’le sınırlı tutmayıp ta Tanzimat dönemine kadar çekmek mümkün!

Bu açıdan bakıldığında modernizmin kol kola yürüdüğü Batı’daki klasik eserlerin mercek altına alınmasıyla bizim gibi ülkelerdeki klasik eserlerin mercek altına alınmasının aynı işlem olmadığını söylemek durumundayız. Eğer amaç modernizmin ne olduğunu sorgulamaksa belki de en çok bizim gibi ülkelerin ‘klasikleşmiş’ edebiyatının incelenmesi gerekiyor.