Korku çiçekleri

Ne peygamber ne de can çiçekleri

Ne de buhurumeryem;

Hep korku çiçekleri

Oldu saksımızı süsleyen.

Ürkek bezgin baktığımız göklerden

Yarınlara güvendi umduğumuz.

Çocuklar, evler ve ekmek…

Ama mutlu muyuz?

Behçet Necatigil’in ‘Korku Çiçekleri’ adlı şiirini düşünerek yazıyorum yazımı; penceremden içeri dalan siren sesleriyle birlikte. Baharın taze kokularıyla ürküten siren sesleri hiç mi hiç yakışmıyor birbirine.

Bir okurumuz 1 Mayıs’ta yaşadıklarımızı hatırlatarak eski bir yazımın başlığına referans vererek sormuş:

“Neden yahu?”

Gerçekten de İstanbul Valiliği’nin inşaatı bahane ederek Taksim alanındaki 1 Mayıs’ı engelleme girişimini, bu bahaneyle oluşturulan yasakları, çalışmayan otobüsleri, metroları, vapurları düşündüğümde ben de okurumuz gibi aynı cümleyi isyan ederek yinelemekten kendimi alamıyorum: Neden yahu!

Yazık değil mi!

Korkuyla demlendirilen temcit pilavı yine sahnede. Halkına güvenmeyen bir devlet; aynı devlet, bakıyoruz yine ilk etapta karşımıza o muazzam ikiliyle çıkıyor: Tazyikli su ve biber gazının dayanılmaz iksiri!

Orası yasak, burası yasak, hayat durmuş; ne o, Taksim’e çıkılmayacak. Meydana çıkmaya çalışanlaraysa biber gazı sıkılacak.

Yahu bize yazık değil mi?

Yahu hepimize yazık değil mi?

Kaybettiğimiz enerjinin, zamanın farkında değil miyiz?

Yasakların yarattığı arbededen usanmadık mı?

Yasaktan doğan şiddetin yeni şiddetler yaratacağını anlamadık mı? Öğrenmedik mi bunu o köhne, yaralı, kahır dolu geçmiş deneyimlerimizden?

Böyle mi gidecek?

21. yüzyılın Türkiyesi yine bu ezberlerin ülkesi mi olacak? Birileri yasaklayacak, birileri isyan edecek, birileri korkup sinecek… Yine şartlar tarafından biçimlendirilenlerden mi olacağız? Yasaklara karşı argümanlar geliştirmekten yorgun düşmüş insanların ülkesi olarak devam mı edeceğiz, böyle? Bundan nemalananları aval aval seyredip kaderine isyan edenler topluluğunun adı olmaya devam mı edecek bu ülke?

Hiç değilse bundan sonrasında yaşadıkları şartları biçimlendiren insanların soluk aldığı bir ülke olma şansını zorlamak neden bu kadar zor?

Neden yahu? Yazık değil mi bu ülkeye?

Yoksa mutlu olmayı ve kıt kanaat yaşamanın ötesine geçmeyi hâlâ hak etmiyor muyuz?