Lal Gece

Bayramdan hemen önce Perşembe günü Reis çelik’in Berlin ve Nürnberg’de ödül kazanan filmi Lal Gece’yi izleme fırsatım oldu.

çocuk gelinlerin dramanı anlatan filmde güveyi yılların sanatçısı İlyas Salman, genç gelini de Dilan Aksüt canlandırıyor. Genç gelinin dramını izlerken aslında yaşlı güveyin dramı daha çok ilginizi çekiyor. Zaten film de onun üzerinden yürüyor. Güvey, amcasının zoruyla namus yüzünden annesini öldürmek zorunda kalan, cezaevlerinde ömrü geçip giden biri. Annesi de tıpkı evlendiği kız gibi 13-14 yaşlarında babasıyla evlenmiş. Anlayacağınız dram üstüne dram.

Film tek bir gecede geçiyor. Gerdek gecesi. Bir yanda katmanlanarak zehirlenen bir hayatın yükünü taşıyan yaşlı bir adam, diğer yanda çocukluğu bir düğünle başka bir yerlere evrilen küçük bir kız. İki kırık, tamamlanmamış hayat birbirinin üstüne yıkılıyor. Toplumun şiddetle kurduğu bağın kurbanları onlar. En önemlisi de sistemin bu ‘şiddeti’ şu ya da bu şekilde desteklemesi.

Sırf bu şiddeti düşünmeniz için bile izlemenizi öneririm Lal Gece’yi.

Sonrasında bir toplantıya katılıyorum: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun düzenlediği bu toplantıda az sayıda katılımcıyla birlikte kadına yönelik şiddetin son altı ayda ulaştığı noktaya vurgu yapılıyor.

İçler acısı olan bu konudaki toplumsal karnemizin giderek yukarı doğru tırmanması. üstelik kadınların hemen hepsi tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Kocalar, sevgililer, abiler. Bazen de Lal Gece’de olduğu gibi kendi oğulları tarafından…2001-2008 yılları arasında bu oran yüzde 47 iken şimdi yüzde 69’a ulaşmış durumda.

Platformun elindeki verilere göre daha da ilginç bir sonuç var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulduktan sonra aile meclisi kararıyla kadınların öldürülme oranlarında yüzde 50’lik bir artış tespit edilmiş.

2011 yılında kriz ve işsizlik sebebiyle öldürülen kadınların sayısı kadar kadın sadece 2012 yılının ilk altı ayında öldürülmüş durumda. Koruma talep eden kadınların yüzde 75’ine kağıt üzerinde tedbir kararı çıkartılmış olsa da bunlar gerçek bir koruma olmadığı için kadınlar yaşamlarını kaybetmeye devam ediyorlar.

Platform çok önemli bir hususa parmak basıyor. 4+4+4 sistemi gibi uzun vadede (belki de yakın bir vadede) çocuk gelinler yetiştirmeye açık yapıları hayata sokmaya devam ettikçe , kürtaj hakkına karşı açıklamaları ve bu konuda getirdikleri yasaklarla kadını ev içine kapatmaya kararlı ‘kadın düşmanı’ politikalar ürettikçe bu cinayetlerin artmasına tanık olmaya devam edeceğiz.

Korkarım ki böyle…

üstelik sadece cinayetle de sınırlandırmamak gerekiyor bunu. Kadınların uğradığı her türlü taciz ve şiddet bu içler acısı tablonun bir parçası olmaya devam edecek.

Sırası gelmişken bir daha söyleyelim: Kürtaj yasası için geliştirilmesi planlanan ikna odaları da bu şiddetin bir türüdür ve hiç ama hiç masum değildir.

Kadınlarını suskunluğa, çaresizliğe, lal gecelere mahkum bırakmaya eğilimli bir yapıya karşı mücadele etmek gerekiyor.

Ki kadınlar bu ülkede her türlü erkek şiddetine maruz kalmasınlar artık.