17/02/2011
Mısır PEN başkanı Ekbal Baraka Mısır’daki kadın sorunu üzerine yazdığı kitaplarla tanınan bir yazar. Kendisiyle uluslarası bir toplantıda karşılaşmış ve Ortadoğu kadınları için söylediklerinden etkilenmiştim.
En son Yeni Kadın adlı kitabında eski dünyanın toplumsal sistemine karşı gelişen kadın direnişini ve yeni Mısır’ın doğumunu tartışan Baraka haftalık Hawaa’nın genel yayın yönetmenliğini de yapıyor. Mısır’da son yaşananları onunla değerlendirme şansım oldu.
Mısır’da neler oluyor?
Hiç kuşku yok ki 25 Ocak 2011’de başlayan olaylar tarihimizin en parlak günleri. 18 gün boyunca 30 yıllık bir baskı rejimine karşı mücadele ettik ve sonunda gerçek bir demokrasinin doğuşuna tanık olduk. Barış dolu, kollektif ve kendiliğinden gelişen, Mısır’ın genç nüfusunun önderliğinde yapılanan bir devrim bu; hepimiz tarafından kutsanan, paylaşılan bir devrim.
Bu çağımıza özgü bir devrim mi? Eğer öyleyse bu ‘çağdaşlık’ın özünde yatan temel fikir nedir?
Bu, sivil toplum örgütlerinin bilgisayar üzerinden hemen herkesi harekete geçirmesiyle gerçekleşen tarihteki ilk teknolojik devrimdir! Tweeter, facebook, cep telefonları, aklınıza gelebilecek her türlü teknolojik iletişim imkanları kullanıldı. Sonuçta 85 milyon kişi devreye girdi ve bu sayede uzun süreli bir baskı rejimi ve sömürü düzeni alaşağı edildi! Sivil toplum örgütlerinin göstermiş oldukları medeni olgunluk, Tahrir Meydanı’na akın edenlerce içselleştirilmiş ve örnek alınmıştır.
Mısırlı entelektüeller bu sürece nasıl yaklaşıyor?
Mısırlı entelektüeller devrimle gurur duyuyor! Bir bölümünün devrimlerin etik ve moral açılardan devamlılığı konusunda şüpheleri var. Bir kısmının da devrik rejim yanlılarının karşı devrim yapmaları konusunda endişe duyduklarını biliyorum.
Bir kadın yazar ve entelektüel olarak ülkede yakın zamanında olabilecekler hakkında neler düşünüyorsunuz?
Mısırlıların gerçek bir demokrasi ya da eşitlikçi bir topluma öncülük edeceklerine inanıyor musunuz?
Ortadoğu’nun yeni bir eşitlikçi dünyaya adım attığını düşünüyorum. Sahte olan, yanlış olan her şeyin yerine gerçeklerinin hayata geçeceği bir dünya bu. Seçim sonuçlarını saptıracak, mahkeme sonuçlarını dışlayacak ya da herhangi bir grubun temel hak ve özgürlüklerini bertaraf edecek durumlar söz konusu olmayacak artık. Şu andan itibaren sivil ve resmi görevliler rejim için değil halk için çalışacak. Bu da gerçek bir demokrasiye, kısacası halkın kendi kendini yönetmesine dair ilk adım.
Gelecek on yıl için Mısır da dahil olmak üzere bölgeyi, özellikle kadınlar açısından nasıl tahayyül ediyorsunuz?
Devrimin her adımında kadınlar mevcuttu. Bazıları öldürüldü. Bazıları meydana çocuklarını getirdi. Bir kısmı göstericilere yardım etti. Tıpkı 1919 yılında politik arenada yer almak için anneannelerinin verdikleri mücadele gibi mücadele verdiler. Kadınların siyasi hakları 1956 Anayasası’nda kabul edildi ama ne yazık ki bu haklar rejimin çürümüşlüğüne kurban gitti. 25 Devrimi’nden sonra genç kadınların seçimlerde her iki meclis için aday olacağını umut ediyorum. Mısır’da her ne olmuşsa Ortadoğu’nun tümüne yayılacaktır ve böylece binlerce yıldır süren erkek egemenliğinden sonra iki cins için yeniden yanyana var olma alanı sağlanmış olacaktır.
Müslüman Kardeşler’in ülkeyi Post-Islamist bir tarzda yönlendireceğine inanıyor musunuz? Yoksa faklı bir gündemleri olabilir mi?
Doğrusu Müslüman Kardeşlerin devrimden ders çıkardıklarını düşünüyorum. Mısırlıların çoğunluğu teokrasi değil demokrasi yanlısı. Kaldı ki Müslüman Kardeşler başkanlık için adayları olmadığını açıkladı. Şu ortada ki Parlamento ve Senato’da yer alacaklar ve muhtemelen çoğunluk sağlayacaklar. Bu surette tıpkı Türkiye’de olduğu gibi kabineyi kurma hakları doğacak.
Sizce ordu toplumun karşısına yeni bir Mübarek çıkartarak sürpriz yapabilir mi?
Askeri Konseyin başı olan Tantavi’nin Mübarek’e sadakati normal. Ancak eski bakanların yolsuzluk haberlerinin yayılması eski rejimin tamamen önünü tıkamış durumda. Mısır ordusu herdaim ulusalcı bir orduydu; ancak tarihe baktığınızda yönetenlere karşı halkın yanında yer almasını bilmiş bir ordu olduğunu da görürsünüz.
Bu söyleşinin arkasından bir klip göndermiş bana Ekbal Baraka. Ben de onu sizlerle paylaşıyorum.