Nakış Nakış Tutsaklık

Kare çerçevenin içinden gülümsemişti bir surat, çaresiz bir Cumartesi gülüşüyle. Annenin bulutlu gözleri kare camın içindeki sabit fotoğrafın gözlerine dolmuştu.

“Bu mu” diyecekti, yansıyan çerçevenin içinden bakan çehreye, “Bu mu?”

Bir an duracaktı:

“Bu benim oğlum, kayıp, kayıp sadece”.

Bir masaldı.

Bir işkence masalı.

Sadece Irak’taki savaş sahnelerinde miydi işkence? Bu masalda da vardı işte.

Kısacası şu bitip tükenmez hezeyan bu topraklarda da yaşanmıştı. Sahip çıkanları olsa da; asıl, asıl kimsesizler mezarlığının suskunluğu şahitti buna.

Ve şahitliğin rengi, olsa olsa beyazdı.

***

Dünya kadınlarının insanlık için bir sözü var: Küresel Kadın Sözleşmesi. 10 Aralık 2005 tarihinde gerçekleşecek. Bu zamana kadar “bir yamalı” örtü projesi hayata geçirilmek isteniyor. Bu örtü için bütün ülkelerin kadınlarından, kare şeklindeki bir kumaşa arzu ettikleri dünyayı nakşetmeleri, çizmeleri istenecek.

Terörist bir dünyaya doğmanın (“terörize bir dünya” diyebilsek hiç kuşkusuz çok daha masum olurdu, ama böyle bir dünyanın varlığından  bile söz edemez olduk artık) en dayanılmaz koşullarından biri olan şiddetin saklı kalmasının ve aynı şiddetin nihai olarak bireyin kendisine dönmesininin talihsizliğini yaşıyoruz yıllardır. Bu talihsizliği tam manasıyla sorgulanamayan gerçeklerin göbeğinde yaşama deneyimi de cabası.

En büyük cezaevinin kendi beynimize nakşedildiği böyle bir ortamda ne yapılabilir? Kutsal olanla olmayanı beynimize kazımış bu dünya düzeninde… Hızlı hızlı çekilmiş, hızla yayınlanmış, hızla yutmamızın beklenildiği bu senaryoda… Bu ikna etme gücüne şiddeti dayatan  böyle bir düzende ne, ne, ne?

Irak’ta yaşanan işkence sahnelerinden, recm cezasından, F-tipi gerçeğinden, töre cinayetlerinden, trafik kazalarından, bastırma ve kaçış yollarından, tüm bu kaçışların gündelik hayata yansıyan fantazilerinden, nasıl?

***

Elimde kare şeklinde bir kumaş-beyaz. Güneşli bir kadın, adı Cumartesi, sıcak canlı bir meydanda, adı Türkiye, nefesi hayat kokan evladını kucaklıyor, kokluyor, kucaklıyor. “Neredesin be evladım, aklıma kötü kötü şeyler geldi, çok korktum” diyor. 11 yıl öncesinden bugüne, hiçbir şey yaşanmamış gibi kalabalığın içersinden yürüyüp gitseler. Güzel bir çay demleseler o akşamüstü, yanında bir sigara tellendirseler karşılıklı.

Ellerim, fikrim beyaz, kare kumaşa mutluluğun resmini işlesem.