Nemli bir seçime doğru

Her yerde nem. Sanki yürümüyoruz da durgun bir suyun içersinde debelenmeye çalışıyoruz. Gelecek günler için haberler daha da ‘iyi’: Yüzde doksan beş oranında bir nem kaplayacakmış İstanbul’u. Genel olarak Türkiye’nin havası da bundan nasibini alacaktır besbelli. 
Nefes alıp verme konusunda sıkıntılar yaşarken, çivi çiviyi söker diyerek Edgar Allan Poe’nun o muhteşem karanlık öykülerinden derlenmiş ‘Kuyu ve Sarkaç’ı (Can Yayınları, Çev: Nazire Ersöz) okumaya başladım. Usher Evi’nin Çöküşü’nü bugüne kadar okumadınızsa yaşamınızda bir şey eksik kalmış demektir. Öncelikle onu öneririm. 
Neyse. Böyle böyle derken ustanın ‘Çalınan Mektup’ adlı öyküsüne sıra geldi. Bu, adından da anlaşılacağı gibi çalınan ve bulunamayan bir mektubun öyküsüdür. Kraliyet konutundan çalınan bu mektup için her yer didik didik aranır ve mektup kimsenin tahmin edemediği, herkesin gözünün önünde olan bir yerde bulunur. Öykü bittikten sonra ‘Gözden kaçan detaylar nelerdir?’ diye düşünebileceğimiz bu ilginç öyküden birkaç satırı sizlerle paylaşmak istiyorum. Öyküdeki karakterlerden biri  bir ‘bulmaca oyunu’ndan söz eder bize. Söylediğine göre bu oyun harita üzerinde oynanırmış. Oynayanlardan biri diğerinden haritadaki bir sözcüğü, yeri vb. bulmasını istermiş. Ve oyun başlarmış. Oyunun acemisi olanlar genellikle en küçük harflerle yazılmış isimleri verirlermiş. Sanırlarmış ki en geç onlar fark edilecek!  Oysa oyunun ustası olanlar, haritanın bir ucundan diğer ucuna en büyük harflerle yazılmış sözcükleri seçermiş. Neden mi? Çok büyük yazıldıkları için gözden kaçarlar ve bir türlü bulunamazlarmış da o yüzden! 
Öyküdeki karakter (besbelli usta bir oyuncudur) der ki ‘işte bu fiziksel gözden kaçırma, zihnin çok açıkta olan şeyleri atlayarak idrak edememesiyle kesinlikle benzerdir!’ Başka bir deyişle, zihni ve duyguları yanıltan, meselenin çok karmaşık olması değil çok basit olmasıdır. 
Bazen, burnumuzun dibindeki olayları algılayamamamızın nedeni de budur sanırım. Özellikle son iki-üç yıldır yaşadıklarımız biraz böyle. Her şey o kadar ortada ve seçilebilir durumda olduğu halde kimilerince yokmuş, yalanmış, hatta hiç yaşanmamış gibi davranılıyor. Ülkemizde yaşanan yolsuzluk fırtınasından, hatta kasırgasından bahsediyorum. Bunu, yeni AKP orta sınıfının kendi çıkarlarını koruma refleksiyle zaman zaman görmezden gelerek oluşturduğu yaşam biçimi olarak değerlendirmemiz mümkündür elbette. Ancak Poe’nun karakterinin söylediklerini de yabana atmamak gerekiyor.  Yani zihnin çok açıkta olan şeyleri görmezden gelmesi olgusunu. Bu partiye oy veren seçmen tabanının böylesi bir gerçeği ‘gerçekten’ fark ettiğinde er ya da geç kararının değişeceğine inananlardanım. Ama besbelli ki zaman alacak…
***
Bu arada olup bitenleri daha net görebilenler: Nemi, yaşananları, hatta yaşanacakları vb. bahane edip seçime gitmemezlik yapmayalım. Sandığa gitmeyip protesto etmeye niyetlenmeyelim, detayları atlamayalım.  Zira çalınanlar ve çalınacaklar, Poe’nun öyküsündeki gibi bir mektuptan ibaret değil, biliyorsunuz… Nemle yaşarız yaşamasına ama böylesi büyük yolsuzluklarla yaşamak çok zor.