Nükleer enerjiyle çocukları buluşturmak

Rusya’nın düşürülen uçağın ardından askıya aldığı iddia edilen Akkuyu projesi, ne zamandır aklımda olan bir konuyu ele almama yardımcı oldu. Geçtiğimiz Kasım ayında Mersin’deki okullara yönelik bir kampanya çoğunuz gibi benim de dikkatimi çekmişti. Nükleer enerjinin ne kadar faydalı olduğuna dair öğrencilerimize bilgiler verilmesini vb. içeriyordu bu kampanya.
 
Benim sözüm, bunu okullar için hazırlayanlara dair; onlara bu köşede iki kez ele aldığım bir kitabı yeniden önereceğim.
 
Okullardaki bu kampanyaya destek vermiş ve verecek olan değerli uzmanlar! ‘Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın’ adlı kitabı okursanız, okur musunuz sahi, böyle bir girişime asla çanak tutmamanız gerektiğini de anlarsınız. Filiz Yavuz’un bu kitabı, sadece ülkemizdeki değil, bu konuda dünyada olup bitenleri akademik bir serinkanlılıkla ve içten bir dille aktarıyor. Seçimlerinizi yaparken, daha doğrusu bu seçimlerin sonuçlarına katlanma sorumluluğunu üstlenmiş olduğunuzu düşünerek sormadan edemiyorum: Sahi, bu işi yaparken samimi misiniz, bilinçli misiniz, özgür müsünüz?
 
***
 
Geçenlerde genç bir öğrencim, özgürlükler konusunda konuşurken, ‘hem insanlar özgür olsun diyorsunuz hem de insanların yaptıklarını eleştirin diyorsunuz, aklım karışıyor’ dedi.
 
Yani, sanırım şunu demek istedi: ‘Bırakın insanlar iktidarı ve iktidarın biçimlendirdiği yolları desteklemek istiyorlarsa desteklesinler. Belki onların özgürlük anlayışı da budur.’
 
Kesinlikle kötü niyetli değildi bu genç öğrencim; sadece anlamak istiyordu. Öyle ya, kimi iktidar karşıtı olurdu, kimi iktidar yanlısı… Tıpkı bazı yazarların iktidarın sesi olması gibi. Öğrencim, bunu bir özgürlük olarak görüyordu; seçim yapma özgürlüğü olarak.
 
Daha sonra düşündüm. Bu nokta, çok ciddi bir kırılma noktası diye. Ve özgürlük kavramını bir kez daha masaya yatırdım.
 
Özgürlüğün herkesin ihtiyacı olan bir kavram olduğu ortadaydı. Dolayısıyla bu yüzden tam bir özgürlük fikrinden bahsedemezdik. Buradan yola çıkarak herkesin özgürlüğünden bir parça ödün vererek yaşayabileceği bir toplum hayal ettim. Bununsa, özgürlüklerin engellenmesi konusunda yaşadığımız sıkıntıları aşabilme anlamında hepimize yardımcı olacağını düşündüm.  Ve dahasını da… Özgürlükleri kısıtlanmayan insanların (Türkiye’de asla söz edemediğimiz bir durumdur bu) ‘gerçek’ seçimler yapabileceklerini, bu seçimlerin yaratabileceği sonuçlarıysa ‘gerçekten’ tahlil edebileceklerini fark ettim. Özgürce karar verebilmenin koşulunun yaptığımız seçimlerin sonuçlarına katlanabilmek olduğunu…
 
***
 
Dönelim nükleer enerjiye. Değerli kadro, değerli şirket elemanları, değerli birileri: Körpe beyinleri, Çernobil ve Fukişima gerçeğini atlayarak güllük gülistanlık suni bir ‘cennetle’ avutmak, o çocuklara seçim yapma şansını sunmuyor. Dahası bu çocukları, gündelik politikaların kurbanı haline de getiriyor. Bugün nükleer santralin yarattığı gerçek sonuçları (ki bunlar çoğunlukla felaketi işaret eder) atlayarak, doğaya ve geleceğe dair hangi sorumluluğun alındığı ise, benim cephemde, hâlâ koca bir bilinmezliği işaret ediyor.
 
Ve sorum çok net: Okullarda nükleer enerjiyi olumlu anlamda yaygınlaştırmaya katkı sağlayanlar, neyin altına imza attığınızı, bu uğurda yaptığınız seçimin gerçekten nelere yol açabileceğini tüm boyutlarıyla özgürce tahlil ettiniz mi? Bunun sonuçlarının sadece sizi ilgilendirmeyeceğinin de farkında mısınız? Bunun ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu biliyor musunuz? Ayçiçek tarlalarını nükleer santralin web sayfasına koyanlar, yoksa sizler de, ilerde, kameraların önünde hüppp diye  radyasyonlu çaylar içenler familyasından mı olacaksınız?