Özgür bir ülke

“Bugün çiçek satabildiniz mi?” diye soruyorum.

“Yok abla, nerede. Baksana kalabalığa,” diyor çiçekçi.

1 Mayıs Taksim’inde, önümüzden akan renklere, o renklerin coşkusu içindeki insanları göstererek söylüyor bunu. Bir bayram havasında, emeğin eyleme dönüşmesini umut eden insanların farklı seslerinde, ayrı ayrı bir bütünlük kazanıyor 1 Mayıs. çiçekçinin önündeki farklı farklı çiçeklerin yarattığına eş bir uyum bu. Leylaklar kadınlara, karanfiller gençlere, güller sendikalara karışıyor. ‘77 yılında yaşananların hesabının sorulması bu seneki buluşmanın ana teması. Böylesi bir kalabalığın 1 Mayıs’ta toplanarak yarattığı enerjinin sadece o günlere değil, bugüne de sahip çıkacağının inancı, umudu ve coşkusuyla, şarkılar söyleye söyleye ayrılıyorum meydandan. Bütün meydanlardaki buluşmaların böyle olmasını, Türkiye’ye yaraşanın bu olduğunu tekrarlayıp durarak.

Meydandan bana yansıyan uslanmaz bir iyimserlik içersindeyim.

Ama tüm bunları yazarken bugün, 3 Mayıs Dünya Basın özgürlüğü Günü’nde ülkemizin tutuklu gazeteci sayısı bakımından dünya birinciliğini sürdürdüğünü de yinelemek isterim. Düşünce ve ifade özgürlüğünün sürekli engellendiği bir dünya düzeni içersindeyiz. Türkiye’nin bu konudaki karnesi ise hiç ama hiç parlak değil! özellikle muhalif gazetelerin kapatıldığına tanıklık ediyoruz. Gazetecilerin göz altına alınması, tutuklanması ve ağır cezalara mahkum edilmeleri artık kanıksamaya başladığımız bir durum haline geldi Türkiye’de. Sansür ve otosansürün hükmü ile hareket eder haldeyiz. Bu ise bir ülkenin en büyük kayıbı ve maalesef ayıbıdır!

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun açıklamasına göre 3 Mayıs 2011 tarihinde Türkiye cezaevlerinde 12’si yazı işleri müdürü olmak üzere 58 gazeteci tutuklu bulunuyordu. Bir yıl sonra 19’u yazı işleri müdürü olmak üzere tutuklu gazeteci sayısı 92’ye yükselmiş.

Biraz daha hatırlayalım:

Tutuklu gazetecilerin büyük çoğunluğu ise özgür Gündem gazetesi, Azadiya Welat gazetesi, Dicle Haber Ajansı gibi Kürt basınına mensup gazeteciler. Atılım gazetesi, Yürüyüş dergisi, özgür Radyo, Devrimci Hareket dergisi, Birgün gazetesi, Halkın günlüğü gazetesi, Eylül dergisi, Bilim ve Gelecek dergisi, Mücadele Birliği dergisi gibi sosyalist basın mensubu gazeteciler tutuklu. Oda TV’de çalışan gazeteciler de.

Geçmişi, geçmişin içimizi burkan yanını bulmak istiyoruz. Bulmalıyız da. Ancak bugün yaşananları da atlamamak gerekiyor. Bugünün dünden daha beter olmaması için!

Cezaevlerindeki gazeteci arkadaşlara “daha özgür”, “daha takıntısız” ve “ifade ve düşünce özgürlüklerinden korkmayan” sansürsüz bir ülkede yaşamak umudumu yinelerken aslında bir ülkeyi ülke yapan hususların da bunlar olduğunu düşünüyorum. İfade ve düşünce özgürlüklerinden korkmayan, otosansürsüz ve sansürsüz, özgür bir ülke. Ancak böyle bir ülkede özgürlüğün gerçek anlamda nefes alabildiğini görebiliriz. öfkenin yerine anlayışın, bencilliğin yerine paylaşmanın, nefretin yerine arkadaşlığın öne çıktığı, kendi potansiyelinden ve insanından korkmayan bir ülkede.

 

***

1 Mayıs’tan bana kalanlarla yazabildiklerim bunlar. O renk, coşku ve kalabalıktan bana yansıyanlarla. Bazı şeylerin kader olmadığını, değişebileceğini düşünürken.

İstersek.

Bunu gerçekten istiyorsak.