Paramparça

Zeytinburnu’nda yaşananlardan sonra İnsan Hakları Derneği bir rapor yayınladı. Durum vahim! Bildiğiniz gibi Silvan’da kazananın olmadığı, hemen hepimizin kaybettiği o alev ateş olaydan sonra ülke çapında yeniden bir linç hareketi başladı ve başta Zeytinburnu’nda yaşayan Kürtleri hedef almak üzere birçok yere sıçradı. Olaylar durulmuş değil ama olup bitenler farklı bir filtreyle gölgelendiği, ‘bu olanlar burnumuzun dibinde hiç yaşanmamakta’ gibisinden bir kurguya dolandığı için vicdanımızın kalın duvarlarını yalayıp gidiyor. Hal böyleyken bize düşen her zaman olduğu gibi paramparça bir zihinle tarumar edilmiş parçaları bir araya getirmeye çalışmak.

Gündüz polisler kimlik kontrolü yapıyor, gece oluyor, insanların evlerine taşlar sopalarla saldırılıyor. Göçün zaman ve mekan tanımaz bulanık rüyalarındaki insanlar dehşetle yataklarından fırlıyor ve onlardan sorulan hesapların olmayan, hiç olmamış, olamayacak cevaplarını düşünüyor.

Sırf Kürt oldukları için!

Tam bir şizofreni. üstelik insanlardan kimlik soran polis için de geçerli bu, kimliğini göstermeye çalışıp kendini aklamaya çalışan vatandaş için de. Ama asıl bu şizofrenik hal, böylesi bir trajik gerilimden ‘ya sev ya terk et’ mantığını nasıl olduysa bulup çıkararak sokaklara dökülen halkın hezeyanı için geçerli. öyle böyle değil!

Mahallelilik duygusunu yaşamaktayken birbirlerinin dükkânlarını taşlayıp, evlerinin camlarını indiren bir topluluk bu! Panik uçuşunda gibi oradan oraya savrulan, yağmalayan, yağmaladıkça daha çok saldırganlaşan, saldırganlaştıkça zihnindeki dikkat yetisi parçalanan, bölünen, kendi kendini yiyip bitiren bir cinnet dalgasına yenilen bir topluluk. ‘Neden bunu yapıyorsun?’ sorusuna üç beş ezber cümleden sonra hiçbir gerekçe gösteremeyecek bir öfkeye dolanmış, çıldırmış insan topluluğu. ‘Ama onlar da’ diye başlayan, tükürükler saçan, öfke kusan ama devamı gelemeyen, gelemeyecek olan bir meczupluk hali. Kısaca paramparçalık. Yıllara yayıldığında geride sadece yitip gidenleri hatırlayabileceğimiz bir paramparçalık.

Zeytinburnu’nun bize bizi anlattığı özet bu.

‘Kelimeler büyüyor ağzımda, bildiğim tüm hayatlar paramparça’ demişti Teoman. ‘Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken yıllar hayatlar geçiyor…’

Halimiz budur ve biz hep aynı nakaratta kendimizi öldürmeye devam ediyoruz. Takılmış bir plak gibi.

Bu arada Teoman’a, saçmasapan cilalı imajlara sapmadığı (ki sapabilirdi), popüler şarkı sözleri yazıp cıstak cıstaklarla bize göbek attırmadığı (ki attırabilirdi) ve kendi kalabildiği için eskimeyecek bir hayranı olarak teşekkür ediyorum.