Passs!

Bugünkü yazıma Haldun Taner’in “Konçinalar” adlı öyküsünden uzun bir alıntıyla başlıyorum. İskambil kağıtlarını anlatır orada Taner:

‘öJolly Jockerler bir yana, destenin en itibarlı kâğıtları, bilindiği gibi Beyler yani Aslar oluyor. Ayıp değil ya, ben Aslardan oldum bittim hoşlanmam. Belki kendim hiçbir zaman as olamadığım, as olamayacağım için. Kabul etmeli ki, onların dördünde de bir kral havası, bir padişah cakası vardır. Hele bazı takımlarda bunları daha da bir şatafatlı resmederler.

Kara Maça Beyi’nde meşum bir şeyler sezilir. Onun sarayında herhalde birtakım karanlık dalavereler dönüyor, gece mahzenlerinde, bir sürü kelleler uçuyor olmalıdır.

İspati Beyi’ni ben bir Bizans Prensine benzetirim? Bunlara kıyasla, Kupa Beyi daha bir bizden gibidir. Kupa Beyi herhalde Osmanlı Hanedanına mensup olmalı.

Karo Beyi’ne gelince, bakınız, o bir Selçuk Sultanıdır. çelebi, zarif, nazikö Aksi gibi, Tekel damgasını da hep onun üstüne vururlar. Buna rağmen öylesine asil ve kibar bir havası vardır ki, bu damga bile onu çirkinleştirmez, inadına daha bir açar, daha bir sevimli yapar. öyle ki damgası olmayan bir Karo Beyi görsek, bayağı yadırgar, bir eksiklik duyarızö’

Karikatürist Bahadır Baruter’in iskambil kağıtlı desenlerini gördünüz mü? Bu desenleri görür görmez Taner’in bu güzel öyküsü düştü zihnime. Bildiğiniz gibi Baruter’in desenleri ortalığı karıştırdı. Sanatçının değerlerimize saygısızlık ettiği yönünde eleştiriler var. Baruter, Radikal Gazetesi’nden Burcu Aktaş’a şöyle konuşmuş:

“Evet, kartları internet ortamında ilk kez sergilediğimizde birtakım çevrelerden hakaret ve kınama yağdı. Kendilerine Ceddi Türk, nesli Türk Osmanlı torunlarıyız falan türünden isimler veren Osmanlı fanatiği milliyetçi lumpen çevrelerdi bunlar. Osmanlı’ya kutsallık atfedişlerindeki fanatizm onları inanılmaz tahammülsüz ve saldırgan kılmış. Günlerce ‘Osmanlı’nın yüce mirasından çek elini bre zındık, bre kafir’ türünden ya da ‘Senin ananı, bacını böcek yapsalar iyi mi olur?’ gibisinden sataşmalarla doldu yorum listeleri.”

Değerli okurlar, sanatın ve bilimin bir tek değeri vardır: O da işaret ettiği hususun hakkını vererek ondan yeni bir değer husule getirmesi… Sevelim ya da sevmeyelim. Böyle olmasaydı insanlık tarihinde ne bilimin özgürlüğünden ne de sanatın özgünlüğünden bahsedebilirdikö Sanatçı ya da biliminsanı üzerine her ne damga vurulursa vurulsun destenin Karosudur. Klasik trajedilerde de aynı ekibin simgesel olarak koro işlevi gördüğü iddia edilebilir!

Bilim deyince: Kadıköy Anadolu Lisesi’nden dönem arkadaşımız Yale üniversitesi Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Günel’in son buluşuyla yılın en iyi on buluşçusundan biri seçilmesi hepimizi çok gururlandırdı.

Ancak İstanbul Bilgi üniversitesi’nde ömrünü sanata vakfetmiş Prof. Dr. İhsan Derman Hoca’nın ve bölümünün maruz kaldığı son durum için aynı şeyi söylemek mümkün değil.