26/02/2017
İtalya’nın en iyi çocuk eserleri yazarlarından biri olan Gianni Rodari, sadece çocuklara değil, yetişkinlere de bir güzel seslendiği ‘Masal İçinde Masal’ adlı kitabında, Pinokyo’ya yer vermiş. Pinokyo, bizim bildik Pinokyo. Şu yalan söyledikçe burnu uzayandan. Ancak gelin görün ki Pinokyo artık o kahır yüklü Pinokyo değil. İşin suyunu çıkarmayı öğrenmiş, her yalan söylediğinde uzayan tahta burnunu kesip kesip bunlardan evini döşemeyi akıl etmiş ‘uyanık’ bir 21. yüzyıllı. Ne kadar yalan söylerse o kadar yol katedeceğini de çoktan çözmüş bir zat. Öyle ya, bir evi döşemek için ne kadar çok tahtaya ihtiyaç var. Bu da demek oluyor ki ne kadar çok yalan söylenirse ev o kadar çabuk döşenir…
Girişimci Pinokyo, bununla da kalmıyor, evini döşemeyi bitirdiğinde ticarete atılmaya karar veriyor. ‘Tahta satacağım ve zengin olacağım’ diyor. Yalan söylemekte çok usta olduğu için kısa zamanda yüz işçisi ve on iki muhasebecisi oluyor. Bir de mağazası… Aşağı yalan, yukarı yalan. Sürekli para kazanıyor bizimkisi. Ancak bunlar da ona yetmiyor. Her yerden çaldığı yalanlar bir süre sonra tükenmeye başlayacak diye ödü kopuyor. Bunun üzerine kendine aylıklı bir yalan yazarı tutmaya karar veriyor! Bu yalan yazarı günde sekiz saat Pinokyo için yalanlar uydurmaya başlıyor. Abuk sabuk bir sürü yalan! Gel zaman git zaman bu da bizim Pinokyo’ya yetmiyor…
İşte bu noktada Gianni Rodari devreye giriyor ve tam üç sonla karşımıza çıkıyor.
İlk sonda, insanlar bu yalan söyleyen adama duydukları memnuniyetten (çünkü onları da iş sahibi yapıyor Pinokyo) ötürü onun Belediye Başkanı olmasına karar veriyorlar. Ancak Pinokyo bunu kârlı bulmayıp kabul etmiyor. Bunun üzerine halk onun bir heykelini dikiyor ve Pinokyo bir halk kahramanı oluyor.
İkinci sonda, ‘El insaf!’ diyor yazar. ‘Senin kölen oldum, zam yap artık bana!’ Pinokyo ise şöyle diyor yazara: ‘Zamdan konuşmak için acele ediyorsun!’ Bunun üzerine yazarla Pinokyo’nun arası açılıyor. Ve yazar Pinokyo’dan intikamını alıyor. Her zaman yalanlar yazıp Pinokyo’ya verdiği kağıtlara ‘Pinokyo’nun maceralarının yazarı Carlo Collodi’dir’ diye yazıyor. Ertesi gün Pinokyo bunu yüksek sesle söylediğinde her şey birden değişiyor! Çünkü Pinokyo, cehaleti yüzünden hayatında ilk kez doğruyu söylüyor ve yalanlar sayesinde ürettiği bütün tahtalar talaşa dönüşüyor! Bu da onun sonu oluyor.
Üçüncü sonda ise Pinokyo yalanlarıyla, çala çırpa dünyanın en zengin adamı olmak üzereyken karşısına ufak tefek, en az Pinokyo kadar zengin bir adam çıkıveriyor. Bu adam Pinokyo’nun sırrını çözmüş. Bir gün doğruyu söylediğinde her şeyi kaybedeceğini adı gibi biliyor. O yüzden onu köşeye sıkıştırıyor. Bu dükkan sizin mi? Bu ev sizin mi? Bu araba sizin mi? Bunların hepsine doğruyu söylememek için hayır diye cevap veriyor Pinokyo. Adamın cevabı ise belli: ‘Pek güzel, o halde onların hepsini ben satın alıyorum.’ Derken öyle bir noktaya geliyorlar ki ‘bu burun sizin mi?’ diye soruyor Pinokyo’ya. Pinokyo orada çıldırıyor ve dayanamayıp şöyle diyor: ‘O benim! Ona elinizi süremeyeceksiniz!’ Bu cümle Pinokyo’nun sonu oluyor. Ve her şeyini o anda kaybediyor. Bütün keresteler talaşa dönüşüyor. Bu talaşlar boğazına kaçsa ve öksürse, bizimkinin öksürük pastili alacak bile parası yok artık…
(İşin doğrusu, ben, halkın sevgilisi haline gelen ve heykeli dikilen Pinokyo’da koptum.)