Rengahenk bir belediye hayal ediyorum

Hayatımız, okul sıralarında bir sürü şeyi ezberlemekle geçti. Bunlardan biri de belediyelerin nasıl işlediğiydi. Çocukluk bu ya, tüm bu çıfıt çarşısı malumatlara rağmen, o yıllarda belediye deyince kafamda hiçbir şey canlanmaz, sadece bir renk belirirdi: Gri. Bunu şarkıya dök deseler herhalde şarkı da şu olurdu: Orada bir belediye var uzakta…

Ne kadar az dokunursak ‘o kadar bizim’ olduğu varsayılan belediyeler hakkında dedikoducu komşular gibiydik. Belediye meclisi ne yapar, belediye encümeni kime denir, belediye başkanının görevleri nelerdir vb. Hepsini bilirdik vallahi. Bu arada belediye başkanının, diyelim ki İzmitli olmasıyla uzaylı olması arasında hiçbir fark yoktu. Nasıl olsa ikisi de bilmem ne kadar ışık yılı uzaktaydı bizlerden.

Hâl böyleyken bugünlere kadar geldik. Bugünlerden kastım artık gökyüzünü pek seçemediğim kentliliğim olsa gerek. Hemen her yerin birer gökdelen yavrusuyla mavi atlası ikiye ayırmaya heveslenmesine çanak tutan bir belediyecilik anlayışının içinden geçiyor oluşumuz başka bir deyişle. Bu arada bendeniz, yaş kemale ermiş olduğu farz edilen biri olarak artık bir kısım belediyelerin ‘Büyük Şehir’ belediyesi olduğunu idrak etmiş biriyim. Kısacası bende bilgiler derinleşti! Artık belediye meclislerinin büyükşehir meclisleri olduğunu falan biliyorum.

Madem bu ‘detaylı’ bilgilere de sahibim, o hâlde bu kez atak davranarak yıllardır kafamı kurcalayan şu soruyu soruvereyim.

Şu basit soru

Evet soru gerçekten basit: Tüm bu olup bitenlere karşın bizler, kısacası halk, yani belediyelerin yıllardır hizmet götürdüğü varsayılan şu ekip nasıl bir belediye istiyor acaba?

Fırsat bu fırsat deyip hemen aklıma gelenleri sıralayayım:

1) Öncelikle bireye değer veren sosyal bir belediye anlayışı. Yani bürokrasinin değil, gerçekten halkın gereksinimlerine cevap verebilen gün batımı bir kırmızılık keyfi;

2) Hiyerarşileri bir yana bırakıp katılımcılığı, çoğulculuğu, paylaşmayı ön plana alan, görev dağılımı yapabilen, bu anlamda halkına güvenebilen, bürokratik olmayan örgüt modelleri geliştirebilen lezzetli bir portakal turunculuğu;

3) Halkına istihdam sağlayabilen; ekonomik büyümeden ona eşit ve adaletli pay sunabilen zengin, bereketli bir altın rengi sarısı;

4) Halkına rant esaslı değil, özünde sağlıklı, onların yaşam kalitesini geliştirecek ve yaşanabilir konutlar tasarlayabilen ağaçların ilkbahar rengi, diri yeşili;

5) Kent içinde ulaşım ve dolaşımı herkes için esas kılan, engellileri kente katan, her türlü ayrımcılık karşıtlığını şiar edinen ve bunu kente yansıtmaktan bir nebze çekinmeyen kentsel politikanın deniz mavisi;

6) Kent mirasının korunmasının olmazsa olmaz laciverdi;

7) Kentte yaşayan herkes için açık alanların, eğlence yerlerinin, kültürel faaliyetlerin gerçekleştiği mekânların ve sanat etkinliklerinin çoğaltılmasına katkı sağlamanın eşsiz moru.

İşte benim hayalimdeki belediye bu!

Dahası, kentin geleceğini etkileyen bütün projelerin halkı içermesi, onlara danışılmadan hiçbir projenin hayata geçirilmemesi gerektiğini anlamış bir belediyecilik anlayışı… AVM’lere ve gökdelenlere, oralardan gelenlere, geleceklere değil insan kalbine bakabilen yaşayan ve yaşatan, ‘rengahenk’ bir belediye.