Saraçoğlu’ndaki sözcükler

öğlen saatlerinde bir karmaşa hakim stadın önünde. Trafiğin yeşil kırmızı ışıkları curcunaya karışmış bir kez, dur geç ifadesiz birer emir kipine dönmüş. Neşeli bir kalabalık, neredeyse dünya âlem uzun kuyruklar halinde bir ucundan öbür ucuna, uzaktan bakıldığında saman rengi bir farbala gibi çevrelemiş stadı. Yaklaştıkça sahne netleşiyor. çoğunlukla kadın ve çocuklar bunlar. Kadınların bir kısmı pek bakımlı, bir kısmı oldukça spor. Onları ortak kılan, içlerinden kaldırımlara taşan o anın coşkusunda yaşamaları, kısaca lacivert ya da sarı renkleriyle anlatılabilecek bir hal değil ortadaki. öyleyse de sarı için sonbaharın yaprakları diyebiliriz, lacivert içinse ilerdeki deniz. Anın içinde ve engin bir suyun içinde gibiler. Taraftar oluncaksa böyle olunmalı der gibi. Taraf olunacaksa böyle olunmalı.

Kadınlar Fenerbahçe-Manisaspor maçı için kuyruğa girmişler.

Oyunu kuralına göre oynamak, o hesapla ortada dönüp duranları izlemek gibi bir dertleri yok. Oysa insanların bir geminin yola çıkmasıyla göze alıp katlanacağı serüvenleri değil vardığı limanları önemsediği bir tarihin içindeysek bu oyunu ciddiye almaları gerekiyor! Zafere giden her yolun meşru kılındığı, şiddetin aslında ne olduğunu sormak yerine şiddeti taçlandıran sonu gelmez bir sürecin içindeysek.

Hayır. Onlar bu yolun yolcusu değil. Başka bir dünya mevcut olabilir diyen bir halleri var. Etraftaki trafiğin içersine tıkılıp kalmış insanlara dümen kırmanın keyfiyle hınzır hınzır gülümsedikleri bile söylenebilir.

Bana hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar bitmiş olan ya da eksik kalmış cümlelerine ‘ve’ ile başlayacaklar gibi geliyor. Dilimizde ‘ve’ ile cümleye başlanmaz biliyorum. Ancak bunu üslup olarak seçmiş olduklarını düşünüyorum. Derin bir soluk alıp ‘ve’ dediklerini umuyorum onların. Buradaki ve, ne olursa olsun çoğulluğu, devam edebilmeyi çağrıştırıyor bana.

Ve yaşam.

Ve aynı yerde durmamız gerekmez.

Ve aynı koşullarda olmamız da.

O halde yeni cümleler kuracakken yaşamın onlara sunacağı olasılıklardan kaçmayacak bir kıvamda olduklarını hayal ediyorum. Ofsayt olmanın ne olduğunu anlamadan seyredilen bir maçtan ne hayır gelir ki diye sorabilirsiniz şimdi. Ofsayt olmanın ne anlama geldiğini bilerek seyredilen maçlardan belki bir adım ‘geriye’ düşmektir bu. Ama yaşamın yanlışlarla daha güzel olduğunu hatırlayabildiğimizde, çok daha ötesi, eğlencelisi ve yaşamaya değer olanı değil midir?