Sevgili öğretmenim

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için

Sizinle bu Anneler Günü sabahında erkenden kalkalım. Dün geceden şekere yatırdığımız çilekleri, şekeri sindirmiş bir halde bulduğumuzda, ağır ateşin kerametini bilen eski ve ‘alaylı’ tenceremizi rafın en arkasından alıp, çilekleri dosdoğru içine koyalım. Duamız zaten belli: Bu, yeni bir çilek masalının da önsözü için bir adım sayılsın!
Tenceremizin hasılatı bol olsun; içine sadece çilekleri değil, üzerimizdeki yükleri, dermansız bildiğimiz dertleri, engebeli topraklara engel teşkil eden bütün umutsuzlukları, vurdumduymazlığı, sağır duymaz uydururluğu, gözyaşlarını, kaçışları, hüznü koyalım.
Bir ülke düşününüz ki ‘az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, arkasına baktığında bi de ne görsün, gittiği yer bir arpa boyu yol imiş’ masalındaki en yorgun kahramanları da koyalım tenceremizin içine. Ama bunun yetmeyeceğini de bilelim: Ve gölgeleri de koyalım tencereye. Bu da yetmesin. Kahramanın üzerinde gezinen kara bulutların, en bedbaht günlerin habercisi ve sorumlusu düşmanları da koyalım. İyi kalpli ama etkisiz yol göstericileri, yorgun ve bitkin akıl hocalarını, ferman dinlemeyen paragöz soytarıları da. Yetmesin. Fettanlığıyla nam salmış kaderi de koyalım içine.
Tencere salınırken, içine koyduğumuz reçelin muhtevası, usul usul dalgalanmalara ve kabarmalara yol açarken, buruşturulmuş kağıtlar gibi köşelere fırlatılmış vicdanlardan, telveli kırık kalplerden, arapsaçına dönmüş beyinlerden yontulma değirmi bir kaşıkla, her şeye rağmen, sıyıra sıyıra alalım fazlalıkları. Sonra onları bırakalım Terkos suyu ve onun gibiler halletsin.
Çilekler utangaç pembeden şarabi renge dönerkense, son taşımlık kaynamada, limon suyunu turp gibi bir ruhla sıkalım içine reçelin. Ama burada bırakmayalım. İlle de iyiliği koyalım içine bu alaşımın. Hoşgörüyü, anlayışı, ve evet sevgiyi de! Ki o buruk tat, ümitle helmelensin.
Ve sonra bekleyelim biraz daha erisin her şey birbirinin içinde, kötüler zerreciğe dönüşsün, pıhtılar açılsın, ön yargılar hücrelere bölünsün. Ağırlaşsın reçel zamanın içinde, koyulaşsın, anlasın. Yavaşladıkça, anlasın. Birbirine karıştıkça, anlasın.
Bu reçel, tadı biraz kekre olsa da, bir sonraki reçeller için bir başlangıç olsun.
***
Sevgili öğretmenim!
Bir Anneler Günü’nde, 67 gündür açsınız. Onurla taşıdığınız mesleğinizin size iade edilmesi için sesinizi duyurmanın sadece böyle mümkün olduğuna inandığınız bir ülkede, kimileri için ekmeğin aslanın ağzında, kimileri için midesinde, kimileri içinse dakikalık manevralarda hasıl olduğu, gerçeklerin küskünlüğünün hüküm sürdüğü bir ülkede, 67 gündür açsınız.
Açlık grevindesiniz. İşiniz için. Onurunuz için.
Sevgili öğretmenim sizinle bu Anneler Günü sabahında erkenden kalkalım. Dün geceden şekere yatırdığımız çilekleri, şekeri sindirmiş bir halde bulduğumuzda, her şeye yeniden umutla bakıyor olalım, olalım, olalım.