Sıcak!

Yeryüzündeki bütün örtüler gibidir sıcak. Bir kere üzerimize dökülmeye, ruhumuza işlemeye görsün, bütün detaylar silikleşir, geriye hantal tasvirler kalır. “Sıcak bir yaz gününü çiz” deseler düşse düşse hınzır bir güneş düşer aklımıza, bir de terleyen insanlar. Zira tıpkı soğuk gibi sıcak da ak ve karalarıyla zihnimizde yer etmiştir.

Oysa bereket ki yaşamın bütünü bu ak ve karalardan oluşmuyor. Bu biçimde oluştuğu söylense de Arjantinli yazar Borges’in de vakti zamanında işaret ettiği gibi zihnimiz yolları çatallanan bir bahçe gibi aslında. Kısacası “griler” de en az ak ve karalar kadar bizlerle! Ama biz sürekli tercih etmek durumunda kaldığımız bir yaşam skalası derdindeyiz. Sürekli bir şeyleri tercih etmemiz bekleniyor ve işin aslı bu tercihlerin hiçbiri bizim özgür irademizle oluşturulmuş tercihler değil. Bu yüzden “tercih ettiğimiz” zaman bile aslında kendimizi büyük bir boşlukta hissediyoruz; her şekilde elimiz böğrümüzde kalıyor. Bu daha da feci kutuplaşmalara sürüklüyor bizi. Kutuplaştıkça daha yalnız, daha huysuz, daha öfkeli ve çekilmez hale geliyoruz. Ve en fecisi geliyor ardından: Kendi hür irademizi yok sayıp kahraman arama derdine girişiyoruz. Oysa çağımız artık bir kahraman üretme çağı değil, inisiyatifi alma, yaşam adına kendi sorumluluğumuzu üstlenme çağı. Yani almaya gücümüz varsa, yani bu kadar cesursak.

Evet kim ne derse desin yaşam bir çokluk. Farklı deneyimlerin her türlü totaliter iktidara karşı oluşturabileceği bir çokluk bu. Günümüzde cemaat ruhunun yarattığı çağdaş imparatorluklar, çağdışı ama hâlâ varlığını sürdüren “meşru” totaliter rejimler, ahmak politikalar, bu ahmak politikalarla cebini dolduran işbilir politikacılara karşı hâlâ gerçek bir yaşam şansı sunabilir bizlere.

Nasıl mı?

Yan yana durabilmenin gücünü yakalayabilirsek. Şunu bir görebilsek: Farklılıklar birlikte siyasileşebilir. Birbirini suçlayarak ve yok sayarak değil, gerçek yok sayışı görerek, geçmişi hatırlayarak, süreci net ve tarafsız bir biçimde akılda tutarak.

Hepimizi boğan sıcağın nedeni “Muson oluğu” gibi gözükse de bu ülkedeki ağaçları biz kestik ya da kesilmesine biz göz yumduk. Hava kirliliğine, nükleer santrallere dur demeyi daha az siyasi bulduk.

Nasıl mı devam edeceğiz? İlk etapta yanlışlarımızı üstlenerek, onlarla yüzleşerek!

Sıcak… Sıcak ama elbette bu sıcak da dinecek.