Şu heyyyt ruhu

Belki de hafızam beni yanıltıyor. O kadar eski bir anı işte. En son lise 2’de ‘heyyt’ edasını kuşanarak cetveliyle sınıfa dalan bir müdür muavini hatırlıyorum. Beyaza yakın saçlarına çakmak çakmak gözlerindeki sinir bulutlarının rengi yansıyordu. Adam muavinlikten çıkmış kelimenin tam anlamıyla bir öfke yumağına dönüşmüştü. O hâldeki bir öfke yumağının konuşabildiğine de o zaman tanık olmuştum:

‘Sıra dayağına çekeceğim sizi!’

Böyle söyleyerek kürsüye kadar ilerlemişti. Sahibimiz, öğretmenimiz, patronumuz, babamız, yaradanımız vb. şeklinde bir hâldeydi. Ona göre her daim suçluyduk. Bu yüzden, onun suçla kurduğu denklemin bize düşen bölümüyle uğraşmanın hiçbir önemi yoktu. Yine ne yapmıştık kim bilir! Doğrusu bunu merak bile etmiyorduk artık.

Yine de sıra dayağı işini başlangıçta tam olarak anlayamamıştık.

‘Ne dedi, ne?’ diye sorduk birbirimize bakışlarımızla. Biraz ürkmüş, çokça şaşkın, hayli endişeli olmalıydık.

Sonrası mı?

Arada ne olduğuna dair pek bir şey hatırlamıyorum. Ama hemen hepimizin koridorda toplandığı dün gibi aklımda.

‘Yahu nedir bu başımıza gelenler!’ edasıyla sınıfı terk etmiştik.

Şimdi düşünüyorum da ya kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktu ya da ancak bu surette var olabileceğimizi hissetmiştik. İçimizdeki en korkağımız bile müdür muavinine yanaşmamıştı o sırada. Yıl sonunda müdür muavininin damgalı parlak teşekkür ya da takdir belgesini umanlarımız bile…

Bugün Türkiye’yi kocaman bir liseye çeviren algıya alkış tutanlar belki işin bu cephesini de düşünme ihtiyacını duyar. Şimdi değilse de, belki bir gün. Ayağımızın altından kayıp giden zeminin nerelere varabileceğini görebilirlerse.

Geride bıraktığımız cumartesi, böyle bir cumartesiydi de…

Neyse.

İç açıcı bir konuya geçelim şimdi.

Köşe komşum

Yazılarını keyifle takip ettiğim ‘köşe komşum’ Mutlu Tönbekici, Küçük Oteller Kitabı’nın 17. Sayısını yayımladı. ‘Hepsi gezildi, görüldü,’ ibaresiyle karşımıza çıkan bu işlevsel kitap, 2014’ün yaz aylarında kendine molalar armağan edecekler için gerçek bir yol gösterici olabilir.

Bu kitabı bir başka sevdim çünkü içinde Piti de var! Piti, Mutlu’nun Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan yaşamına kattığı küçük kızı, biliyorsunuz. ‘Küçük bir melek kanatlanıp evime geldi’ diyor Mutlu. ‘Artık bir kızım oldu. Bundan sonra Piti bebek ile yollarda olacağım. Bundan sonra otellerin çocuk dostu olma özelliklerine ister istemez daha çok dikkat edeceğim.’

Üçünün de yolu açık olsun… Piti’nin, annesinin ve kitaplarının.