22/01/2017
Yine de, ‘Engel, Bakış Açısıdır’ diye bir şubat tatili ödevi verirdim gencecik öğrencilerime, gençten bir öğretmen olsaydım eğer, çiçeği burnunda, heyecanlı, umutlu, kıpır kıpır.
Şöyle bir taslak hazırlamalarını isterdim sonrasında hemen-genç, dinç mi dinç ve ümit dolu bir öğretmen olsaydım: ‘Engel nedir bir düşünün bakalım gençler!’
Türkiye ne ki, dünyayı değiştirmek isteyen yeni çıkmış fırından bir öğretmen olsaydım eğer, bakış açılarının neleri belirlediğini sorardım öğrencilerime. Ve sonra derdim ki: ‘Fıstıklar, asıl derdimiz kötü ve vasatlık, tamam; ama bunu besleyen nedir, köküne inmek gerekli. Köküne inemezsek, ki yüzyıllardır yapılan budur, engeller karşımıza farklı çehrelerde çıkmaya devam edecek ve bizler engel diye hep onları göreceğiz.’ Sonra burada yutkunur ve pencereden dışarı, uzaklara bakardım.
‘Oysa’ derdim, genç bir öğretmen olsaydım, diploması fildişi renginde, ay parlaklığında, cilveli bir çerçevenin içinde evdeki duvarda asılı, ‘yüzleşmemiz gereken içimizdeki engellerdir ve elbette bu engellerin içimize nasıl zerk edildiğidir.’
Kuralları çiğnemekten korkmayan ama buna karşın karıncayı incitmekten ürken nur topu gibi bir öğretmen olsaydım, gençliği idealistliğinden, belki de idealistliği gençliğinden payandalı; gençlikleri güzellikleri olan çocuklarımın masum suratlarına bakar ‘engel mengel yok’ derdim. ‘Dünya sizindir, keşifler sizindir, yaşam sizindir. Yanlışlar mı? Onlar bile sizindir. Onların bile kıymetini bilin, belki de en çok onların kıymetini. Yanlışlardan yaşamı çıkarabildiği müddetçe büyür insan. Hadi… Ne duruyorsunuz korkmadan ezilip büzülmeden keşfedin onları!’
Her günle gençleşen bir öğretmen olsaydım, gençliği meraktan, araştırmaktan, okumaktan, anlama isteğinden çoğalan, dönem sonunda çocuklarımın çilli yüzlerine bakar ‘çok başarılısınız’ derdim. ‘Çünkü bu dönem hoşgörünün, birbirini dinlemenin, birbirini anlamaya çalışmanın ne olduğunu kavramak için ter akıttınız. Bu dönem, gerçekte yaşamın ne olduğunu fark etmeye başladınız. Eğitimsizlik ve cehaletin nelere vakıf olabileceğine, of hem de nelere, tanıklık ettiniz. Buna karşın bilgelik için bilginin ne kadar önemli olduğuna da. Ancak tek başına bilginin hamlığa, küstahlığa, kötülüğe ve ukalalığa engel olmadığını da öğrendiniz. Şefkatin ne demek olduğunu keşfettiniz gençler. Dünya üzerinde her canlının bu duyguya ne kadar ihtiyaç duyduğunu da. Diliniz dünya dilidir, dininiz sevgi dini, insanlığınız sınır tanımayan bir insanlık… Aferin be gençler. Helal olsun size. İçi zehir kaplanmış kimi biçare büyüklerin sizden öğreneceği o kadar çok şey var ki… ’
Şimdiki zamanın gücüne inanan bir öğretmen olsaydım eğer, umudun her zaman yaşamda olduğuna inanan; alınları sivilceli, gözleri birer pusula arayan öğrencilerime döner derdim ki ‘Hadi, yazın bakalım bu kompozisyonu şimdi. Tatil için tek ödeviniz bu!’.