Tekrarlar

İçerisi sıcak. Havasız. Nedense kederli de.

Yılbaşına çok az kala, uçağın hızına ayak uyduramayacağını düşünen yolculardan olmaya aday biri içeriye adımını atar.
‘Geçen sefer,’ der, ‘Şirketinizin verdiği bilet, çok zor bir  yolculuk yaşattı bana. Bak! Bir daha olmasın…’
Bankonun ardında, yaşamı çok başka hayal etmiş ve edecek olan gençten adam, kadının yüzüne yarı şaşkın yarı umutsuz biçimde bakar.
Kadın bu bakışı, gençten adamın her şeyi ta en başından bilen birinin bakışları olarak tahlil eder kafasında ve buna bir türlü mana veremez. Yeniden konuşmaya başlar:
‘Bana bakın! Ben kaçın kurasıyım…’
Gençten adam, bu kadını bir önceki yolculuklardan hatırlamaktadır. Kadın hep böyledir. Hep aynı yolun yolcusu ve hep unutkan. Ya kendisi? İşin aslı, hatırlamanın dışında, kendisi de öyledir. Bankonun ardındaki gençten adam yine aynı umutsuzlukla çevrili bir suratla kadına bakar.
Kadın, bu bakışı da yanlış yorumlayacaktır.
‘Geçen seferki çok kötü bir deneyimdi,’ der. ‘Özür dileyeceğinize…’
Gençten adam, defalarca kestiği Ankara biletinin müzmin yolcusuna boş boş bakarak, ‘defalarca’ anlattığı o cümlesini ‘tamı tamına’ yeniden hatırlar: ‘Ben sadece bilet kesicisiyim hanımefendi, en fazla otobüslerin modelini söyleyebilirim ama yılını bilemem.’
Kadın hatırlayamamanın verdiği rahatlıkla konuşmaya devam eder:
‘Bir daha böyle bir şey yaşamak istemiyorum. Aksi taktirde şirketinizi mahkemeye vereceğim ve bir daha asla sizinle yolculuk etmeyeceğim.’
Gençten adam, ağlamaklı bir ifadeyle yeniden kadına bakar. Kadının bu cümlelerini de defalarca duymuş ve yine defalarca Ankara biletini kadının eline tutuşturmuştur.
Kadın ısrarcıdır:
‘Lütfen kendinize çekidüzen verin. Artık böyle olmasını istemiyorum! Ben bu rezaleti hak edecek hiçbir şey yapmadım.’
Bankonun ardındaki gençten adam, bu kez kadına öyle bir bakar ki, sanki kadına değil, ikisinin de biçare kaderine bakıyordur. Bu kaderde ikisinin de suçsuzluğuna bakıyordur, esasen. Belki ikisinin de kurbanlığına. Aradaki tek bir farkla. Biri hatırlıyor, hep hatırlıyor, diğeri ise unutuyor, hep ama hep unutuyordur. Birlikte sürekli kaybediyorlardır. Hep galip gelense… İstisnaların kaideyi bozmadığı gerçeğidir.
***
Bir televizyon kanalında, her zamanki erkekler meclisini andıran bir buluşmada, teatral sesli bir konuk, yayın yasağı gelmeden, sosyal medya kağnı hızına ermeden hemen önce 29 insanımızı yitirdiğimiz 10 Aralık patlamasına dair derin, çok derin bir tahlilde bulundu:
‘Gezi ile başlayan, 7 Haziran’da yükselen, 15 Temmuz’da sona eren…’
Bu, derin, ve böylesi hazin kayıplar karşısında bile taraftar kesilen konukları ekrana davet eden ekibe rica:
‘Lütfen kendinize çekidüzen verin. Artık böyle olmasını istemiyoruz! Biz bu rezaleti hak edecek hiçbir şey yapmadık.’