Vallahi Warren Haklıydı

Warren haklıydı.

O gece evinin üst katındaki küvetin küçük deliğinden akmalı, bir yolunu bulup şehir suyuna karışmalıydı genç kadın. O günün en sıcak saatinde, pek de tekin olmayan Yeldeğirmenleri Tersine Döner Caddesi’nin Hayati Caddesi ile kesişmek üzere olduğu yerde başına gelenleri ancak böyle bir şekilde temizleyebilirdi. Adını, büyük büyük dedesinin muhtemelen Sienalı anneannesinden alan kadın polis Christin-Sue’nun evine sızmanın ve ortadaki sulu şakanın intikamını almanın tek yolu buydu gerçekten.

“Bazen tıkanan bir boru için en iyi çözüm yine sudan gelir, tazyikten,” demişti Warren ve hayatını, hataları takip etmek suretiyle kazananları bir yere kadar hoşgörmemiz gerektiğini söylemişti. Haklıydı, galiba.  

Gelelim asıl detaylara:

O kesişme noktasından 200 metre kadar önce yolu kaybettiğini düşünüyor Olcay. Bir yazı görüyor: “Bütün Yollar Yeldeğirmenleri Tersine Döner Caddesi’nin”. Aklı karışıyor. Hemen sola yanaşıyor, sinyalini veriyor. O sırada başka bir tabela daha görüyor: “Dümdüz Yeldeğirmenleri Tersine Döner Caddesi’ni izle.” Alis Harikalar Diyarında’daki gibi diye geçiriyor içinden. Bir manevrayla yeniden, dümdüz yolda olacak. Oluyor olmasına da, arkasında bir dizi ışık siluetini de fark ediyor o sırada. Kırmızı, beyaz, mavi. Kardeşlik, barış ve demokrasi miydi bu renklerin Kieslowski’deki karşılığı?

Christin-Sue’nun sözlüğünde bu renklerin karşılığı, yaşanan günlerin bir bedeli olarak şunlar olmak durumunda: maço şerif görevi, ait olduğun ve kutsal bildiğin toprakların zaruri olarak korunması görevi, çiçeği burnunda gariban bir devlet memuru görevi. Ve bingo. Olcay’ın ehliyeti, arabanın ruhsatı, “eller direksiyonda sımsıkı dursun, yan camı aç bekle” komutlarıyla birlikte bu üç ruhun harmanlanmış haliyle isteniyor. Ruhsat tatmin edici değil, ehliyet geçersiz bulunacak. Olcay açıklamaya çalıştıkça söyle diyor Christin-Sue: “Bana açıklama yapmayın, ben görevimi yapıyorum”.

Yol kenarında istiflenmiş üç Meksikalı şahite göre Christin-Sue Olcay’ı arabadan indiriyor, kendisinden arabanın anahtarını teslim alıyor ve Amerikan ehliyeti olan birilerinin arabayı on dakika içersinde gelip almasını söylüyor. Olcay serinkanlı değil. Yanında telefonu olmadığını söyleyecek. Christin-Sue “gidin ve bir telefon bulun” diyecek ona. Olcay mantıklı değil. “Sizin telefonunuzu kullanabilir miyim?” diye soracak. “Üzgünüm” diyecek Christin-Sue, “24” dizisindeki polislerden biri gibi lafları yuvarlayacak ağzında.

Olcay sağduyulu değil.  Hayatı kavramanın, o kesişim noktasında kendiyle ve yaşadıklarıyla makul bir uzlaşmadan geçtiğini düşünemeyecek kadar küskün bir Ortadoğulu kalbe sahip. Aidiyetin bir hastalık olduğunu bilse de, böyle. Ortadoğululuğun en çok kadın yanını hançerlediğini bilse de böyle… Kısacası özyaşamının tarihi ne ait olduğunu düşündüğü ülkede kendine sunulmuş uluslararası bir ehliyetle ne de bu ehliyetin tanınmadığı bir ülkenin olmazsa olmaz kurallarıyla sınırlanamayacak kadar çetrefil. İşi böyle kılansa yan etkiler değil, Olcay, Olcay’ın ta kendisi. Bugün yaşamış olduğu sıkıntılı dakikaları Marc Levy’nin peri masallarının giriş bölümlerine benzetebilip rahatlayabilecekken, Bosna’daki kadınların dünya liderlerinin özürlerini kabul etmemelerini  hatırlayacak. Ya da o günün 7 Temmuz olduğunu. Terörün masum bir biçimde ölüp gidenlerin ardından yüzbinlerce masum Müslümanı da zan altında bıraktığını ve tüm faturanın Müslümanlara kesilemeyeceğini, dünyanın hiçbir doğal gücünün buna muktedir olamayacağını…

Olcay gidip bir telefon kulübesi bulacak.

Gökten zembille inecek bir melek bulmak zor olsa da bir telefon kulübesi. “Hayat bir mucizedir” diyemeyecek kadar yorgun olsa da bir telefon kulübesi. Ama aradığı hiçbir telefon numarası cevap vermeyecek. Bir şunu hatırlasa rahatlayacak oysa: “Benim bu kentte tanıdığım hiç kimsem yok ki…”

Telefon kulübesinin hemen yanında park etmiş Ford Taunus’un içindeki Tunuslu ile anbean göz göze gelecekler. Sonra herkes işine dönecek. Tunuslu şekerlemesine devam edecek, Olcay bilmediği bir kentte tanımadığı insanların telefon numaralarını çevirecek, çevirecek.

Bu beyhude işten vazgeçip arabanın bulunduğu yere döndüğünde arabanın ve Christin-Sue’nun sırra kadem bastığını görmemiş daha… Bunun hiç yaşanmadığını, bir kabusta olduğunu, birazdan ter içinde uyanacak ve güne güzel demlenmiş bir çayla başlayacağını hayal etmemiş…

“Gittiler” diyecek birini duymamış. “Senin arabayı alıp götürdüler.”

Bu sözleri söyleyecek olanın Warren olduğunu da bilmiyor doğal olarak. Hayatını hata takipçisi olarak geçirmeyen, hayatı olduğu gibi kabul eden birine rastlayacağını. Ona “şehir suyuna karışmak en iyi çözümdür, böylece herkese ulaşabilir, kimini korkutup kimini sevindirebilir, yine de görünmez kalabilir ve dahası yeraltını tanıyabilirsin” diyecek olan Warren’ı.

Warren’ı dinlemekten başka çaresi kalmayacağının farkında bile değil, numaraları çeviriyor, çeviriyor arada Tunuslu’ya yaşlı gözlerle bakıp kendini suçlayıp durarak.

***

O gece, şehir suyuna karışmaya ramak kala, Terkos suyunu andıran bir raddede karşılaşıyoruz onunla. Aynı kaderlilerin diliyle akmaya başlıyoruz intikamlara, suskunluklara, çaresizliklere, geçmişe ve geleceğe doğru.

***

NOT: Gülenay’cığım bir duyurum olacak. Bunu kısaltıp da yazabilir ve köşeye sığdırabilirim, dilersen -yerin varsa- geniş olarak kullan. Nibel Genç, benim duyurumdan yola çıkarak yarışmaya katılmış ve kazanmıştı, onun için bu duyuruyu yapmayı bir borç biliyorum… Haberleşelim…  Çok sevgiler… 

Müge

AKDENİZLİ KADINLAR FORUMU ÖYKÜ YARIŞMASI

BÜYÜK ÖDÜLÜNÜ NİBEL GENÇ  KAZANDI.

Marsilya Akdenizli Kadınlar Forumu tarafından düzenlenen öykü yarışmasında, Türkiye’den Nibel Genç “Yağmur Kokan Gözyaşları” adlı öyküsüyle Akdeniz Büyük Ödülü’ne değer görüldü.

Marsilya’da toplanan uluslararası jüri on farklı Akdeniz ülkesinden 200’ü aşkın amatör kadın yazarın katıldığı yarışmada birinciliği Nibel Genç ile Bosna’dan katılan Almasa Hadzic arasında paylaştırdı.

Akdeniz ülkeleri kadınlarını yazmaya teşvik etmek amacıyla 11 yıldır düzenlenen yarışmaya ikinci kez katılan Türkiye’den geçen yıl iki yazar, Elif Burcu Yılmaz  ve Almula Türedi Teşvik Ödülü kazanmıştı.

Akdeniz ülkelerinden, eseri yayımlanmamış kadın yazarlara açık olan yarışma her yıl belirli bir tema etrafında düzenleniyor. Bu yılki yarışmada “Beden” teması işlendi. Öyküler Büyük Ödül, Teşvik Ödülü ve Tanıklık Ödülü olmak üzere, üç farklı kategoride değerlendiriliyor. Gazeteci, akademisyen, yazar ve eleştirmenlerden oluşan uluslararası jürinin ödüle değer bulduğu öyküler her yıl toplu olarak kitap halinde yayımlanıyor.

Ödül kazanan yazarlar, 14 ve 15 Ekim 2005 tarihinde Marsilya’da gerçekleştirilecek olan “Kadınlar: Görünürlük ve Görünmezlik” konulu kolokyum sırasında yapılacak ödül törenine Forum’un davetlisi olarak katılacaklar. Yarışma gibi bu  kolokyum da, kadınların sanat yoluyla kendilerini ifade etmelerini desteklemek, kültürlerini tanıtmak ve Akdenizli kadın ve erkek edebiyatçılar arasındaki dayanışmayı geliştirip zenginleştirmek amacını taşıyor.

2006 Yarışmasının Teması:

« Geçen Zaman »

ØYarışma Akdeniz ülkelerinde yaşayan ve daha önce eseri yayımlanmamış kadınlara açıktır. Eserini bir yayınevinden değil, kendi hesabına yayımlamış yazarlar da katılabilir.

Ø Metinler yılın temasına uygun olmalı ve başlık taşımalıdır

Ø Her yazar sadece 1 öykü ile katılabilir.

Ø Yazar yarışmaya dilediği dilde katılabilir.

Ø Metinler 10 sayfayı geçmemeli (12.500-20.000 vuruş), sayfaları numaralandırılmış olarak, 4 nüsha halinde gönderilmelidir.

Öykülerin, en geç 30 Kasım 2005 tarihinde elimizde olacak şekilde, normal posta ile PK. 17 Bebek 34342 İstanbul adresine veya akdenizforum@yahoo.fr e-posta adresine gönderilmesi rica olunur.

Ödül kazanan yarışmacılar Marsilya’ya davet edilecek ve metinleri öykü derlemesi biçiminde, kitap olarak yayımlanacaktır.

Forum Femmes Méditerranée

74, Rue Longue des Capucins – 13001 Marseille – Fransa

Tel: 00.33. 4.91.91.14.89 / Faks: 00.33.4.91.90.92.21 / e-posta: ffm13@wanadoo.fr

AKDENİZLİ KADINLAR FORUMU

Akdenizli Kadınlar Forumu, kadınları hakları konusunda bilgilendirmek, yaratıcılıklarını geliştirmek, toplum içindeki rolleri hakkında bilinçlendirmek, eşit hak ve fırsat sahibi olmalarını sağlamak ve çeşitli ülkelerle işbirliği içinde geliştirilecek ortak projelerle kadınların gelişmesini sağlamak amacıyla, 1993 yılında kurulmuş olan ve gönüllü çalışan kadınların yürüttüğü bir sivil toplum kuruluşu. Forum’un merkezi, Akdeniz’in iki kıyısındaki ülkelerden göç alan Marsilya’da bulunuyor. Gerek etkinlikleri gerekse gönüllüleri ve katılımcılarıyla Forum etnik, kültürel, dini ve toplumsal tüm çeşitliliği içinde barındırıyor. Edebiyat öğretmeni olan Forum Başkanı Esther Fouchier, “Tüm dünya görüşlerine açığız, fakat köktendinci ve ırkçı olmamak koşuluyla çünkü bu görüşler kadına ve kadın haklarına değer vermiyor” diyor.

Öykü yarışması Forum’un etkinliklerinden sadece birisi. Forum’un Mahalle Komisyonu Marsilya kent kültürünün keşfedildiği geziler; okullar ve mahallelerde şiddete karşı duyarlılığı geliştirmek amacıyla atölye çalışmaları; kadınlara yönelik şiddete karşı koymak, hak ve fırsat eşitliğini hayata geçirmek amacıyla konferanslar, buluşmalar, tartışmalar; kadınların aileleriyle birlikte katıldığı ve farklı sosyal gruplardan gelen ailelerin birbiriyle ilişki kurabildiği kültürel ve eğitsel geziler düzenliyor. Uluslararası Komisyon ise her yıl farklı bir Akdeniz ülkesinde gerçekleştirdiği uluslararası kongrelerle kadın sorunlarını tartışmaya açıyor, diğer kadın örgütleriyle bağlarını güçlendirmek ve işbirliği yapmak amacıyla çeşitli etkinlikler gerçekleştiriyor.