Van Çocuk Evi

2011’in Ekim ayı ülkemiz için hasarlı bir ay oldu. Van Depremi’yle gelen sarsıntı zaman zaman ırkçı bir söylemin hortlamış hayaletine karıştı. Bereket ki sağduyulu insanlar sayesinde depremin bu coğrafyanın başına gelebilecek bir felaket olduğu iyi kötü anlaşıldı, bu doğrultuda önlemler alınmaya çalışıldı.

Depremin ardından Van’a destek ekiplerini gönderenlerden biri de Halkevleri idi. Van Belediyesi ile birlikte çocukların deprem sonrası travmayı atlatmaları için bir çocuk Evi açmaya karar verildi. Halkevleri Van çocuk Evi 4 Aralık’ta açıldı ve gönüllülerin de katkısıyla birçok etkinliğe imza attı. Tiyatro, müzik, sinema alanlarında gönüllü uzmanların desteğiyle çok sayıda atölye düzenlendi. Hatta sinema atölyesinde gerçekleşen kısa filmi sizlerle de paylaşmıştım. çocukların depreme yaklaşımlarının o çocuksu yüzünün seyredenlere nasıl yansıdığını ve kahkahalarının insana umut verdiğini yazmıştım. Hatta belgeselin küçük bir bölümünde çocuklar kendilerini denetlemeye gelen müfettişleri konu ediyorlar ve bu büyüklerin olaya tanık olduktan sonra eğitmenlere ‘kusura bakmayın biz yanlış anlamışız burada olup bitenleri’ dediklerini de filmlerine yansıtıyorlardı.

Kurulduğu günden itibaren bu tür denetimler eksik olmamış bu atölyelerde. Valilik talimatı ile harekete geçen Van Emniyeti, farklı şubeleri aracılığıyla çocuk Evi’ni sık sık denetlemiş ve ardından da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı müfettişler olaya dahil olmuşlar. Soru şuymuş: “Bu işi yapmaya izniniz var mı?”

Bu soruya Van çocuk Evi’nin yetkililerinin verdiği güzel bir cevap var. Dahası Milli Eğitim’den gelen müfettişlerin raporu da. Müfettişlerin hazırladığı rapor çadırların sanatsal etkinlikler için kullanıldığı yönündeymiş. Dahası bir çadırın oyun parkına, bir diğerinin de çok amaçlı bir salona dönüştürüldüğünü de belirtiyormuş.

Milli Eğitim’in bu raporuna rağmen Van Valiliği Emniyet’e ait başka bir raporla 19 Ocak tarihinde belediyeye bir tebligat ulaştırmış ve burayı kapatma kararı almış.

Şimdi…

Burada kimseyi suçlu olarak göstermek istemem. Herkes kendi cephesinde görevini yaptığını ve emir kulu olduğunu söyleyecektir. Ancak bu durum haklılık ya da haksızlıkla, izin ya da izinsizlikle ayrıştırılıp çözülebilecek bir sorun gibi görünmüyor bana. Kaldı ki söz konusu olan afet sonrası bir coğrafyanın hayata yeniden dahil edilmesiyse.

Bu yüzden tüm samimiyetimle Van Valiliğine sormak isterim: ‘Gerçekten bu izni mi arıyorsunuz?’. Bir başka soru da şu: ‘Bu izin belgesi olsaydı başka bir gerekçeyle başka bir şeyler aramayacağınızdan emin olabilir misiniz?’

Kaldı ki bir üçüncü soru da Van Valiliğinin bu çocuklara Van çocuk Merkezi’nin sunduğu fırsatları bugüne kadar sunup sunmadığı, en önemlisi de bugünden sonra sunup sunamayacağı olacak.

Amaç bölgedeki insanların terapisinin sağlanması ve hayatla barışmasıysa yapılanlara ket vurulmaması, siyasileştirilmemesi ve kutuplaştırılmaması gerekiyor. önyargılar, yaftalamalar, durumdan vazife çıkarmalar ülkemizin gerçeği. Ancak kolay kolay kabul edemesek de çok daha önemli ortak bir paydamız ve bu paydayla yaşama sunmak durumunda olduğumuz bir sorumluluğumuz var.

Ne mi dersiniz?

İnsan olmak ve böylesi bir insanlıkla çocuklara örnek olmaya çalışmak.