Vuvuzela

 

VUVUZELA

 

 

 

üniversite yıllarındayken attığı rövaşata golünün fotoğrafını hâlâ saklayan bir babanın kızıyım. Babamın annemle tanışması bile o zamanlar amatör ligde kalecilik yapan dayım sayesinde olmuş. Dayım babamla gittikleri bir amatör lig maçında, coşku ve heyecan yüzünden beni nasıl kaybettiklerini anlatmıştı bir keresinde. İş bu kayboluşla da kalmıyor: Yıllar 1970’lerin sonlarını, 80’lerin başlarını gösterirken belleğime kazınmış anıların arasında halalarımla harareti kendinden menkul ortamlarda radyodan dinlediğim maçların yeri ayrı bir kıymet arz eder; hiç kuşku yok ki o anlar da ayrı bir uçuş, farklı birer kayboluştur.

 

Dünyayı umursamadığım 20’li yaşlarımda futbolla arama giren sanat beni başka yerlere savursa da bizim evdeki  pazar günlerini unutturamamıştır. Evde bir yandan radyo dinlenir, Anadolu’nun her tarafındaki maç sonuçları takip edilir, diğer yandan televizyon yeşil sahaları evin içine tıkabasa doldurur, insana illallah dedirtinceye kadar ev futbol ve ona özgü binbir sesle dolar taşar…

 

Dünya Kupası başladığında hemen herkes gibi ben de kendimi bir arı kovanının yanıbaşında hissettim. O itici ses fena halde canımı sıktı ilk olarak. Ancak ilerleyen zaman içersinde, o garip sesin, futbolla ve kendi özel tarihimle ilgili bütün anılarımı tek tek hatırlatır bir forma dönüşmesine de tanıklık etmeye başladım. Dahası Güney Afrika’yı bütün makul sesleri delip geçen o desibelde duymak maç be maç ilgimi çekmeye bile başladı! Yine de fazla abartmamak gerekiyor; farkındayım.

 

Ama ses sestir. Sesle birlikte gelen hatırlayış. Koca bir insanlık tarihinin önemli bir bölümünü içlerinde barındırır o sahalar. O futbol çimleri ki insanların tıkabasa doldurduğu ve coşkuyu yaşadığı alanlardır çoğu kez; bazen tarihin karanlık sayfalarının donup kaldığı mekanlardır. Latin Amerika’nın insanlık tarihinde çok ayrı bir yere sahiptir stadyumlar, örneğin.

 

Neyse, bunları bir köşeye bırakalım şimdi ve vuvuzelanın hikmetine bakalım. O gevrek, neşeli ve vurdumduymaz gürültüye. Dünyanın yeni sesine. Bu sesi dinleyen, dinlemeyen, o sesten fenalık geçiren ya da idare eden bütün babaların babalar gününü kutluyorum.