Yaşasın Cumhuriyet

Geçtiğimiz cuma ve cumartesi günleri İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde, Üniversite’nin ve Everest Yayınevi’nin ortak düzenlediği bir sempozyum gerçekleşti. Adalet Ağaoğlu’nun 85. yaş günü dolayısıyla buluştuk ve bu ülkenin en kıymetli yazarlarından biri olan Ağaoğlu’nun yapıtlarını gözden geçirdik hep birlikte.
Son kitabı ‘Dert Dinleme Uzmanı’ ile aynı adı taşıyan bu iki günlük buluşma biraz da Türkiye’nin  Cumhuriyet’ten bu yana aşmakta zorlandığı engellerin de özetiydi sanki. Esasen Ağaoğlu’nun hemen hemen tüm kitaplarında bu sürecin izine rastlar ve bugün yaşanan boşluk, savrulma, iğretilik ve tüm bu hallere eşlik eden haysiyetsizlik anlamında çok önemli ipuçları bulursunuz.
Sınıfta kalmak
Bizim panelin moderatörü ve aynı zamanda iki günlük bu kocaman buluşmanın mimarlarından Mesut Varlık’ın, yazarın son kitabına işaret etmesi de tesadüf değildi elbette. Ağaoğlu, Dert Dinleme Uzmanı’nda, her zamanki sanatsal ve dilsel arayışını inatla sürdürürken görselliğin her anlamda öne çıktığı hayatlarımızın kurgulanmış haliyle zamanı ve mekanı belirsiz bir oyun oynuyordu sanki. Öyle bir oyundu ki bu, sanırım hepimiz sınıfta kalıyorduk! İstesek de istemesek de… Kurgudan yaşama, edebiyattan siyasete uzanan o çizgide, hemen hepimiz.
***
Cumartesi günü İstanbul’da gerçekleşen bir başka buluşma ise Galatasaray’daydı. Cumartesi Anneleri 500. kez, evlatlarının kemikleri için verdikleri mücadeleyi meydana taşıdılar. Yoğun bir katılımın gerçekleştiği bu buluşmada kayıp ailelerinin dile getirdiği en önemli husus ‘seslerinin duyulmadığı’ idi. Ya da duyulsa bile duymazdan gelindiği!
Türkiye’nin devlet yapısı sadece son on yıldır böyle değil, bilen bilir. İnsanlar ölmüş, kalmış, kaybolmuş, savrulmuş, kimin umurunda! Devlet sağolsun mantığı… Koca bir devlet yapısı fikrinin özeti…
Hal böyleyken bu hafta Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz. Ülkenin doğu kesiminden gelen haberler kanımızı dondurmaya devam ediyor. Kobane’de hayatlarını kaybeden gençlerin cenazeleriyle dolup taşıyoruz. Ülke, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. İstanbul Validebağı’nda yaşanan arbededen yine halk sorumlu tutuluyor. Ağaç ve çevre katilleri, rant uzmanlarıyla kol kola tuhaf demeçler vermeye devam ediyor.
Ama yine de umudu elden bırakmamalı ve Ağaoğlu’nun işaret ettiği ‘yeni insan’dan yana kalmalı. Bir de onun ta 1988’de yazdığı bir makalesindeki gibi bir mucizenin yanında durmalı ya da durmaya çalışmalı:
‘Dünyaya bir keşif daha armağan edebileceğimizi düşünüyorum. Hiç korunmayan bir çevre ortamında, kafa ve ruh sağlığımızı hâlâ biraz olsun koruyabilme mucizesini.’
Evet bu pejmürdelikte kafa ve ruh sağlığını koruyabilmek! Gerçekten bu bir mucize olmalı.