Yine beklerken

Yaşamı bekliyoruz.

Bir annenin dayaktan öldürülmüş oğlu için ‘keşke kurşunla öldürseydiniz’ sözlerini aşacak günleri bekliyoruz, özlemle. Meraklılarının, lafa geldi mi, diyelim kurdeleleri keserken, diyelim seçim arifelerinde, anneleri cennetlere göndermeyi, nurlara yakıştırmayı pek sevdiği bu kadim topraklarda, annelere olmadık işkencelerin reva görüldüğüne tanık olmaya devam ediyoruz. Ve yine soruyoruz: Anneler, evlatlarını karanlık sokaklarda ölüme yenilsinler diye mi büyütür?

Issız sokaklarda tuzaklara düşürülsün diye mi yetiştirilir evlatlar?

Ve bekliyoruz. Bu sığ, yeknesak günlerin geçmesini bekliyoruz, nefesimizi tutmuş bir şekilde.

Ali İsmail Korkmaz’ın videosundaki sahnelerin defalarca silinmiş hâlinden ‘bile silinemeyen’ o yüz kızartan şiddetin karşılıksız kalmamasını istiyoruz. Gelişen süreci, mahkemede yaşananları ve yaşanacak olanları unutturacak bir yaşam hayali gelsin bulsun bizi istiyoruz. Yaşamın gücünün ve idrakinin, şuursuzlukların en karanlık noktasına hücum etmesini diliyor ve evet bekliyoruz.

Biz kim miyiz?

Belki bir rubainin satırlarında gezinen ruhların esenliği arayan nefesi, ne bileyim, bunu ararken tuhaf bir zamanda Ömer Hayyam’ın satırlarına rast gelmiş birileri:

Bu uçsuz bucaksız dünya içinde,

Bil ki, mutlu yaşamak iki türlü insana vergi;

Biri iyinin kötünün aslını bilir,

Öteki ne dünyayı bilir, ne kendini.

Ne dünyayı bilmek ne de kendini

Etrafınızda vardır böyleleri. Kurbandırlar ama kurban olduklarını bir türlü keşfedemezler. Bunun bir keşif olduğunu bile düşünmezler. Yalana yakın dururlar. Bununla da gurur duyarlar. Merhemleri öfkeleridir çoğunlukla. Küfürleri, devaları. Hakaretleri ikramları. Yaşamda yol kesmeleri raconlarıdır. Dayaklarıysa gizemleri. Yolsuzlukları, şerefleri. Yaşam iksirleri bellidir: Kendilerinden başka kimseye yer açmazlar. Panzehirleri ortadadır: Her daim haklıdırlar onlar, her daim. Ve diskurları da nettir bir o kadar:

‘Sana benzemeyeni ortadan kaldıracak, yok edeceksin!’

Beklemek…

Hâl böyleyken, evet yine bekliyoruz. Sıcak günler bitiyor, dondurucu günler geliyor. Mevsimler değişiyor, yıllar bitiyor. Amaçsızca oradan buraya savruluyoruz. Kedileri sevmeye devam ediyoruz. Kimimizin çocukları oluyor, kimimizin torunları. Kimimiz üniversiteyi bitiriyoruz. Nikâhlara gidiyoruz, filmlere kapatıyoruz duygularımızı, kitaplara kilitliyoruz kendimizi. İşin rengi tümden kaçmış.

Vee… Bu ülkede herkes için adaleti beklemeye yine ve yine devam ediyoruz.